Tertemiz, pırıl pırıl bir lokanta.
Servis mükemmel, personel saygılı, fiyat makul.
Masada "5 kişi" var.
Lokantanın "sahibi" ise o sırada "dışarıda."
Müşterileri "patron vekili" durumundaki "şef" karşılar.
***
"Patron" CHP'lidir.
Masadaki 5 kişinin içinde de "kamuoyunun tanıdığı, TV'lerde gördüğü" bazı büyük isimler vardır.
Bir zamanlar partide "tepe noktalarda" görev yapanlar.
"Şef" hemen telefonu çevirir, "patrona" haber verir:
- Efendim şunlar, şunlar geldiler... Parti, siyaset, hükümet, kurultay, başkanlık seçimi konuşuyorlar.
***
Patrondan, şefe talimat:
- Yan masaya müşteri gibi şu iki adamımızı oturt... Dinlesinler... Not alsınlar.
- Baş üstüne.
***
Masadakiler "yan masadan dinlendiklerinden" habersizler. Masada "Umut Oran da var."
"Özetle" konuşmalar:
- Biz her şeyi hazırladık... Kurultayı merak etme... Yeter ki sen "evet" de.
***
Şimdi soracaksınız:
- Masadaki diğer 4 kişi kim?
"O kadar ayrıntıya" girmek istemiyoruz. Dün Ergun Babahan'la sohbet ediyorduk.
İsimleri "ona söyledik."
"Yaz" dedi:
- Hayır, yazmayı düşünmüyorum.
- Öyleyse tarif et... Herkes, hemen anlayıverir.
"Yok yok" dedik:
Yazının o bölümü de "isimsiz" kalıversin.