Maça geçmeden önce müthiş Beşiktaş seyircisini hem kutlayalım hem de alkışlayalım. Bir taraftar takımına ancak bu kadar inanır ve bu kadar müthiş bir destek gösterisinde bulunabilir. Dün akşamın Beşiktaş adına en güzel yanı seyircisiydi. Sahaya döndüğümüzde bir şeyler yapmaya çalışan, mücadele isteği olan, gol atmak için üstün gayret gösteren ama sonucunda çok da etkili pozisyonlar üretemeyen bir Beşiktaş görüntüsü devam etti. Devam etti diyorum çünkü buna yakın bir maçı 3 gün evvel Galatasaray karşısında da izledik. Orta alanın içerisinde organize olmaya çalışan, rakibin ceza sahası çizgisine kadar etkili giden ama sonuç bölgesinde ve final paslarında başarılı olamayan bir takım görüntüsü bu maçta da sürdü. Şunu kabul etmek lazım, Manchester United çok kaliteli ve iyi bir ekip. Çok da etkili oyuncuları var. Oyunu kendi taraflarında çok tempo yükseltmeden kontrol altında götürmeye çalıştılar. Zaten maçı çevirmek istedikleri son 20 dakikalık final bölümünde yaptıkları değişikliklerle Berbatov ve Owen'ı oyuna sokarak hem sistemlerini değiştirdiler, hem de skoru. Baktığımız zaman ön tarafta Valencia, Nani, Berbatov, Owen ve Rooney gibi bire birde çok etkili olabilen oyuncuları var. Nitekim oyunu zorladıkları anda da golü buldular. Belki gol bu oyunculardan gelmedi, ama bu oyuncuların yaptıkları atak organizasyonundan geldi. Gole kadar Beşiktaş'ın ofansta çok etkili olmamasına oyunu berabere götürebilecek bir mücadeleyi de ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. Fakat son sözü söyleyen yine iki takım arasındaki kalite ve yetenekli oyuncu farkı oldu diyebiliriz.

TAKIM GERİYE GİTMİŞ
Burada Beşiktaş'ın kendi adına bu puan kaybı ve mağlubiyeti kadar aslında ciddi düşünmesi gereken başka bir konu var. Bu takım için Şampiyonlar Ligi'ne takviye olsun diye anormal bedellerle transfer edilen oyuncuların gerçekte bu takıma hiçbir artısının ve katkısının olmaması. Geçen seneki takımın üzerine konulan hiçbir şey yok. Hatta geriye giden birçok şey olduğunu da söyleyebiliriz.