Bu ne densizlik, bu ne vurdumduymazlık, bu ne vicdansızlık? Rezilliği ifade edecek kelime bulamıyorum. Neye mi? Giyim firması Zara'nın son reklamına...
Arkada parçalanmış nesneler... Adeta bombalanmış bir mekan... Sarışın mankenin hemen yanında iple asılmış, kefene sarılmış bir ceset... Dökülmüş sıva parçası da İsrail haritası şeklinde... Neymiş? Zara yeni koleksiyonunu tanıtıyormuş.
Koleksiyonunuz batsın! Orada kadınlar, çocuklar öldürülüyor. Sadece öldürülmekle kalsalar iyi. Organları İsrail eliyle mafyaya satılıyor. Yaralı çocuklar kamyon kasalarında olmayan hastanelere taşınıyor. İsrail askerleri yardım tırlarının içindeki malzemeleri tutuşturup, yakıyorlar. Masum sivil erkekler iç çamaşırına kadar soyulup, ellerine de silah tutuşturularak görüntülenip "Bunlar Hamas militanı" diye tanıtılıyor. Sonra da meçhul akıbetlerine doğru bilinmeyen bir yere götürülüyorlar.
Bunlar hiç mi umurunuzda değil? Sizde hiç mi vicdan, merhamet yok? Bu olsa olsa "vahşetin" reklamı olabilir. Bu kadar mı kaybettiniz insanlığınızı? Bu kadar mı ele geçirdi kötülük, ruhunuzu?.. Reklamı geri çekmeniz bana hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü cin şişeden çıkmış bir kere... Kötülüğünüz karışmış havaya...
Sevgili necip ve sağduyulu halkım; sakın ola ki, bu firmanın mağazalarına karşı herhangi bir fiziksel müdahalede, saldırıda bulunmayın. Öyle yaparsanız, onlardan bir farkınız kalmaz. Onlara karşı vereceğiniz en büyük ceza, alışverişi kesmek, bu vicdansızları "yok" saymaktır. Bırakın, utançlarıyla birlikte batsınlar...
Bunun sorumlusu "Sorumsuz" belediyelerdir
Şimdi size gözlerinize inanamayacağınız bir istatistik vereceğim:
Türkiye'de son bir yılda 27 kişi başıboş köpeklerin saldırısına uğrayıp hayatını kaybetti. İnanılır gibi değil ama bir yılda 27 kişiyi sokak köpekleri parçaladı. İçlerinden bazıları kaçıp canını kurtarmak için kendini caddelere attıkları için araçlar tarafından ezildi.
Bir yılda tam 27 kişi... Hem de dağda, bayırda değil, pek çoğu büyük şehirlerin orta yerinde... Alaska'da kutup ayıları bile bir yılda bu kadar insanı öldüremiyor.
Son olarak Ankara'da sokak köpekleri tarafından parçalanıp yoğun bakımda ölüm kalım savaşı veren 10 yaşındaki Tunahan'ın babasının sözlerini yüreğim sızlayarak dinledim. "Köpekler ısırmamış, yemişler yavrumu" diyordu hıçkırıklara boğularak.
Kimse bu büyük dramı anne babalara reva göremez. Bu işin baş sorumlusu büyükşehir belediyeleridir. Mansur Yavaş son olaydan sonra, "Sokak hayvanlarını toplayıp, barınaklarda misafir edeceğiz" demiş. Günaydın... Keşke Tunahan parça parça edilmeden bunu becerebilseydiniz. Sonra da eklemiş: "Sokak hayvanlarını hayvan severler sahiplensin." Olur, sabah çöpleri de toplayalım mı başkanım?
Hemen söyleyeyim, ben "azılı" bir hayvan severim. Evimde iki, bahçemde 5 olmak üzere 7 kediye ve bir sokak köpeğine bakıyorum. İtlafa kesinlikle karşıyım. Kısırlaştırmamın da çözüm değil küçük bir önlem olduğuna inanıyorum. Başıboş sokak hayvanları acilen modernize edilecek sıhhi ve konforlu barınaklara alınmalı. Burada kafes ve kulübelere hapsedilmek yerine özgürce koşup oynayabilecekleri açık alanları olmalı. Düzenli veterinerlik ve bakım hizmeti almalı. Bunun için belediye bütçelerinin yeterli olduğuna inanıyorum. Özellikle de reklam bütçesi, deprem bütçesini aşan İBB'nin...
Büyük kentlerde sadece saldırı olayları değil; uyuz, kene, bit, pire gibi hayvan kaynaklı vakalar da çoğaldı. Sokak hayvanları rehabilite edilmezse bunun da önü alınamayacak.
Son bir sözüm daha var: Sokağa hayvan terk edenlere ağır cezalar verilmeli.
Ne demiş?
Beren Saat, İstanbul İçin Son Çağrı filminde Kıvanç Tatlıtuğ ile sevişme sahnesi için Mirgün Cabas'a verdiği röportajda şöyle dedi: "Çok provalı olduğumuz bir sahneydi..."
Zap'tiye
HADEP'ti, HDP oldu, şimdi de HEDEP'e dönüştü. Bir tek EDEP olamadı!..
Gaf'let kürsüsü
Sultanahmet'te bir bina: Alt kat Bizans, orta kat Osmanlı, üst kat günümüz. Mimaride "kat değil katman teknolojisi" de bize yakışırdı zaten.
