Futbolu kadar Müslüman kimliğiyle de öne çıkan Ribery, kulübü Bayern Münih'ten; Allianz Arena stadının içine namaz kılabileceği bir oda yapılmasını talep etmiş.
Kulüp de bu isteğe, büyük bir jestle karşılık verip odadan çok daha geniş bir alana bir cami yaptırma kararı almış. Caminin büyüklüğü ne kadar olur bilinmez ama içinde İslam kütüphanesi de yer alacakmış, sürekli bir imam atanacakmış.

İNANÇLARA SAYGI
Türkiye'deki statlarda, Allianz Arena'da yapılacak büyüklükte cami yok. Hatta mescidi olan statlar bile sayılı. TT Arena'da namaz kılınan küçük bir alan var ama ona mescit denir mi, bilmem. Şükrü Saraçoğlu ve İnönü'de de mescit yok diye biliyorum.
Avrupa'da bazı statlarda kilise var. Barcelona'nın mabedi Nou Camp Stadı'nda; futbolcular ve taraftarlar için kilise var mesela.
Peki, Türkiye'de bir futbolcu mescit isteseydi ne olurdu? Ya da spor-din konulu tartışmalarda hep en ön safta bulunan Hakan Şükür, cami isteseydi ne olurdu?
İki kutba ayrılırdık yine. Bir kesim "Aferin Hakan'a" der, diğer kesim ise "Stada cami yapılır mı? Namaz kılacak camii mi yok?" diye eleştirirdi.
Polemiği daha da genişletelim; TT Arena'ya, Şükrü Saraçoğlu'na klise yapma kararı çıksaydı ne olurdu? Aynı hoşgörüyü gösterir miydik?
Asıl fark ise burada ortaya çıkıyor.
Asıl fark ise burada ortaya çıkıyor. Almanya'da, Allianz Arena'ya cami yapılacak olmasını eleştiren bile yok! Çünkü orada lafta değil, özde inanç özgürlüğü var ve bu, her din için geçerli.