Davutoğlu'na yakın bir gazetenin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından "Beslemeye mecbur muyuz?" sözlerini cımbızlayıp manşete taşıması tepki çekti.
Benim için daha şaşırtıcı olan, mültecileri bir pazarlık meselesi haline getirenin bizzat Davutoğlu olduğunu unuttuğumuzu sanmış olmalarıydı. Hatırlarsanız, Başbakan olur olmaz Avrupa Birliği ile ilişkilerini iyileştirmek için mülteci meselesini bir pazarlık kartı haline getirerek geri kabul anlaşmasını imzalayan kendisiydi.
"Pazarlık" kelimesini bugünlerde muhalifler kullanıyor diye seçmedim; bu kelimeyle olan biteni tarif eden de bizzat Davutoğlu'ydu. "Avrupa Birliği ile Kayseri pazarlığı yaptık" demişti. "Kalifiye mülteciler", yani yüksek öğrenimlilerin veya zengin olanların Avrupa'ya geçmesini sağlayan şartlar da bu anlaşmayla perçinlendi. Avrupa, koyduğu kotaya göre din, eğitim veya refah düzeyi üzerinden istediklerini alacaktı, biz de kalanları...
Üstelik anlaşma sürecinde Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Erdoğan'ın sürece dahil edilmediğini küstahça şöyle ifade etmişti: "Muhatabımız Erdoğan değil, Davutoğlu'dur."
Ve Başbakan olarak Davutoğlu ne kendisi bu sözleri ayıplamıştı ne de Türk Dışişleri'nin kınamasına izin vermişti.
İşte bugün "mültecileri pazarlık konusu yapıyorlar" diye ağlayanların hiçbiri o günleri ve de Erdoğan'ın dahli olmadan atılan imzaları hatırlamanızı istemiyorlar. Neymiş, "Türkiye mültecileri kontrolsüz biçimde bırakmış!"
Yahu, ülkemize kontrollü şartlarda mı geldiler? Kontrollü şartlar olsa Avrupa onları alacak mı sanıyorsunuz? Aklımızla dalga geçmek bir yana, Avrupa basınının %90'ı "Türkiye'nin yaptıklarını hafife aldık, biz de sorumluyuz" yazıları kaleme alırken, kendi ülkenize bu kadar düşman olacak nasıl bir motivasyonunuz var sizin? Söz konusu Erdoğan'a saldırmaksa, ülkenizi karalamak mubah mı?
Kaldı ki Avrupa, üzerinden dört sene geçmiş o anlaşmanın şartlarından hiçbirini yerine getirmedi. Ne üç ay sonra vaat ettiği vize muafiyetini sağladı. Ne söz verdiği maddi yardımı sağladı. Hiçbir şey!
Erdoğan'ın dediği gibi, Avrupa ya mültecilere Suriye'de saygın bir yaşam hakkını sağlamak için harekete geçer ya da bu yükü bizimle paylaşır.