Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, uyguladığı sıkı mali disiplinle, ekonomik istikrarın korunmasında önemli bir rol oynuyor. Bütçe müzakereleri sırasında, CHP, "istikrara büyük katkı sağladınız" diye Unakıtan'ı övecek değil ya, bel altından vurmayı tercih etti. İddia şu: Tekel'e, kullanılmış karton kutu yapım makinesi satan İspanyol firmasının temsilcisi Şenol Çelik'in, Unakıtan'ın oğlunun şirketinde santral memuru olarak çalışan Sedat Güngörmüş'e, tam da Maliye Bakanlığı'nın Tekel'e ikinci el makine satışını onaylamasından 2 gün sonra-30 bin dolar gönderdiği ileri sürülüyor. Bir süredir gazete sütunlarında da yer alan ve cevaplandırılmayan bu iddia, Genel Kurul'da tekrarlandı; Maliye Bakanı, "İftira" dedi. Çünkü, 1) Tekel o makineleri almamış, geri göndermişti. 2) 30 bin doların yollandığı Sedat Güngörmüş, söylenilen tarihte Unakıtan'ın şirketinde çalışmıyordu. Çok daha sonra işe girmiş, bir süre çalıştıktan sonra şirketten ayrılmıştı.
CHP, Hazine Başkontrolörü Uğur Katar'ın, 3 Nisan 2007 tarihli raporuna dayanıyor. O raporda, Katar tarafından sorgulanan Sedat Güngörmüş, "Abdullah Unakıtan'ın şirketinde çalışıyordum. Parayı çekip, muhasebe müdürüne verdim" diyor. Ayrıca, Şenol Çelik ile Abdullah Unakıtan'ın arkadaş olduğunu belirtiyor.
Hazine Kontrolörü Katar'ın amacı Unakıtan'a iftira atmak mı? Niçin böyle bir rapor hazırlamış? İftira atıyorsa, o zaman, ondan hesap sormak gerekmez mi? Sedat Güngörmüş parayı çekerken, Abdullah Unakıtan'ın şirketinde çalışmamasına rağmen, niçin "Çalışıyordum; parayı muhasebe müdürüne verdim" dedi?
Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı'na sahip çıktı, Unakıtan'ın oğlunun dokunulmazlığı olmadığını hatırlattı ve "İddianızın takibini mahkemelerde yapınız" diye CHP'ye seslendi.
CHP, suç duyurusuna hazırlanıyor. Bir iftirayı temizlemenin en kolay yolu yargıda aklanmaktır.