Deniz Baykal, Ergenekon'un ciddiyetine inanmıyordu. "Kafes cuntasına" da inanamıyor: "Türkiye'de iddianameler konuşuluyor. Bunda bir garabet yok mu? Yaa... bir de hüküm konuşalım. Netleşmiş bir yargı kararını alalım konuşalım. Ortaya bir iddianame atılıyor; daha netleşmeden bir başka iddianame. Çünkü o iddianame amacına ulaşmış oluyor. O iddianamenin amacı hukuki bir hükmü, sağlam, ciddi, maddi gerekçeleriyle inşa etmek değil; bizatihi iddianameyle kamuoyunu yönlendirmek. Türkiye iddianamelerin peşinden koşa koşa yorgun düştü. Allah aşkına birisi de çıksın şu iddianamelerin bir tanesini net bir şekilde ortaya koysun, görelim... Başbakan aylarca önce ıslak imzalı belge için 'Kilidi açacak anahtar budur' demişti. Ne oldu kardeşim? Türkiye bu kadar hafızasız mı? Ne oldu o belge? Medyada kompleks yaratılıyor. Kimse de çıkıp 'Bir tanesini sonuçlandırın, ortaya koyun, koymazsanız bundan sonra hiçbir iddianızı ciddiye almayacağız' diyemiyor.
Silâhlar, mühimmat, krokiler, suikast planları, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven tertipleri, telefon konuşmaları, andıçlar ortada. İddianamelerde de bu bilgiler mevcut. Ama Baykal, "İddialar sonuçsuz kaldı, zaten amaç kamuoyunu yönlendirmekti" diye konuşuyor. Onun bu "şüpheciliğine" tam alışıyorduk ki, bir başka siyasi vaka ile karşılaştık. Devlet Bahçeli de, "Domuz gribine inanmadığını" söyledi.
CHP lideri, "Cumhuriyetin değerlerini rahatça aşındırabilmek için, Ergenekon/ Kafes gibi yapay bir konu çıkarttılar" diye düşünüyor.
MHP lideri, "İlâç firmaları aşıları satabilmek amacıyla domuz gribi yalanını üretti" kanaatini taşıyor.
Keşke inanmamak her derde deva olsa. Ama maalesef, gene o meşhur cümleyi hatırlamamak mümkün değil: "Gözünü kapatan sadece kendisine gece yapar."