Son üç gündür freni boşalmış gibi rampa aşağı inişe geçen borsanın cumayı da düşüşle kapatması moralleri iyice bozmuş görünüyor. Zira küçük yatırımcıdan gelen şikâyetler yoğunlaştı.
Anladığım kadarıyla borsadaki spekülatif düşüşü, bir anda sıçrayan Gübretaş isimli şirketin hisselerinin değer kaybetmesi tetikliyor.
Şirketle ilgili Google'da arama yaptığınızda önünüze ilk olarak, 3 lirayken Gübretaş hisselerini almaya başlayan, şirketin 6 milyar dolarlık altın rezervi bulmasıyla 2.2 milyarlık servete ulaşan genç bir öğretmenin haberi düşüyor. Şirketin roketlediği 2020 yılında Oğuzhan Şahinkaya isimli bu öğretmen hakkında, "Borsada tüyo ile değil çalışarak, bilanço, izahname, faaliyet raporu okuyarak milyarder olunacağını açık bir şekilde ortaya koydu" yorumları yapılmış.
Peki ne oldu da borsadaki 3 yıllık performansı Apple'ın hisselerine bile parmak ısırtan bu şirkette işler sarpa sardı ve ortalığı toz duman etti.
Bu konuda spekülatif yorumlar dinliyorum, okuyorum. Herhalde önümüzdeki günlerde SPK bizi aydınlatacaktır.
Ancak herkes Gübretaş hisselerinin yüzde 30 değer kaybettiği depremi, şirketin bedelsiz sermaye artırımı başvurusunun SPK tarafından reddedilmesiyle ilişkilendiriyor.
Bedelli sermaye artırımlarına onay veren SPK, hisseleri yükselişte olan Gübretaş'a ret verdiğine göre şüpheli bir durumu fark etmiş olmalı değil mi? O halde şu sorulara cevap verilmeli:
1- SPK ret kararını neden her zaman olduğu gibi kendisi yatırımcıyla paylaşmadı da önce şirkete bildirdi?
2- Ret kararı Gübretaş'ın açıklamasından kaç gün önce şirkete bildirildi? Bu süre içinde şirket ne gibi tedbirler aldı?
3- Bilgi üzerine pozisyon değiştirenler var mı, araştırılıyor mu?
4- Piyasayı domine eden bir hisse 5 gün boyunca taban yaparken SPK ne yaptı?
5- Kaldı ki burada üç günlük bir sorundan, yalnızca bir şirketten bahsetmiyoruz. Borsadaki sayıları 8 milyon olduğu söylenen küçük yatırımcının kafası eylülden beri çok karışık. İlgili kurumlar neden süreci şeffaf, yatırımcıya ve piyasalara güven verici, proaktif bir şekilde yürütmediler? Niçin ayyuka çıkan iddiaları, gariplikleri görmezden geldiler?
Peki bundan sonra ne olur?
Görüşlerini aldığım uzmanlar, manipülatörlerin son barutlarını da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Borsa İstanbul'un 150. Yıl Gong Töreni'nde, "Sermaye piyasalarını manipüle etmeye çalışan tamahkârlara meydanı boş bırakamayız" diyerek olaya el attığı gün yaktıkları konusunda hemfikirler. Artık rahat hareket edemeyeceklerini biliyorlar.
Ancak piyasaların güvenli hâle getirilmesi, manipülatörlerin, borsada kaldırdıklarının yanında dişlerinin kovuğunda kalan cezalarla mümkün değil. Elde edilen tüm gelirlere el konulmalı. Halka arzlar da sıkı denetim altına alınmalı.
Ekonomik açıdan bu zor günlerinde ülkesine güvenip elindeki birikimiyle piyasaya giren küçük yatırımcıyı gözüne kestiren kan emicilere, meydanın boş olmadığı hissettirilmeli.
***
HASTANE BAĞIMLILIĞI
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, pandemide hastane müptelası yapılan, öksürünce soluğu hekimde almaya alıştırılan halkımıza sesleniyor:
"Grip salgınlarında ateş, hâlsizlik gibi şikâyeti olan erişkin veya çocukların hastaneleri doldurması abes bir durumdur, sağlık hizmetlerini aksatır. Özel bir durum varsa aile hekimine danışmak yeterlidir.
Grip, evde istirahatle kendiliğinden düzelen bir hastalıktır. Grip ilacı Oseltamivir çok özel durumlarda gerekebilir, herkese verilmemelidir. Aşırı sağlık hizmeti kullanımı ve kışkırtılmış sağlık talebi, halk sağlığına zarar veren uygulamalardır. Bu polikliniğe sağlam giren hasta çıkar."
Yaklaşan kış öncesi "Virüs potpurisi" diye yaratıcı başlıklara sarılan medyanın gazına gelmeyin. Hem kendimizin hem de sağlık personelinin riskli kişilerle gereksiz yere temasını artıran bu alışkanlığımızdan vazgeçmeliyiz.
