Bu ifadenin çıkış noktası pozitif ayrışma kavramına dayanıyor. Küresel krizde "teğet geçecek" çağrısına kulak verenlerin de yardımıyla krizi en az hasarla atlatmayı ifade eden pozitif ayrışmamız...
Geçen yıl mayısta başlayan süreçte 17 Aralık operasyonu ile yinelenen ve yeni dalgalarla beslenen farklı bir süreçteyiz: Negatif ayrıştırma. Bunu "ayrışma" değil de "ayrıştırma" şeklinde ifade edişimin sebebi var.
Türkiye, AB ve ABD pazarları durunca ihracatına eksen kaydırmış, 2001 krizinden aldığı derslerle bankacılık sistemini sağlam kılmış, kamu borç ve bütçe disiplininin faydasını %8.8'lik rekor büyüme ile taçlandırmıştı.
Yükselen ekonomilerin yıldızı Türkiye'nin notu "yatırım yapılabilir" düzeye, istihdam artışı 6 milyona çıkmış; bölge için zenginlik ve istikrar unsuru olmaya başlamıştı.
Ancak geçen yıl başlayan operasyonlar bugün, küresel krizde pozitif ayrışan Türkiye'yi "negatif ayrıştırma" gayretine odaklanmış bulunuyor. Bu gayretkeşlerin şer ajandası hayli yüklü.
Ekonomiye suikast, 2023 proje müteahhitlerine el koyma, İran ambargosu ve Irak petrolleriyle devleşen Halkbank'a infaz, dövizi çıldırtmak, Borsa'yı dibe oturtmak ve Merkez'i faiz artışına mecbur bırakmak.
Bir sonraki adımda, Türkiye'nin itibarını notu kırılacak düzeyde zedelemek ve dünya yeniden büyüme trendine girerken ülkeyi negatif kırılganlıklara mahkûm etmek var.
Hal böyle olunca Merkez'in bundan sonra baş etmek zorunda kalacağı sorunlar ajandası da şekilleniyor. FED'in parasal sıkılaştırma adımlarını da bahane ederek faizleri artırmak...
Büyümeyi, üretimi Türkiye'nin yarınını dert edinenler, negatif ayrıştırmak isteyenlerden daha gayretli ve daha cesur olmadıkça bu müdahaleler dinmeyecektir.