G-20 zirvesi için Arjantin'deyiz. Başkent Buenos Aires sokakları zirve için boşaltılmış. "İyi havalar" anlamındaki kent, sakin havalara bürünmüş. Ancak G-20'nin gündemi pek sakin değil. Zira 5 milyar insanı temsil eden bu platformun ajandası, sıkıntılı konularla dolu.
Küresel ısınma, çeyrek asırdır gündemde… Pek çok olgu, bunu doğruluyor. Buzullar, iklim değişikliği, karbon salınımı, temiz su kaynaklarına erişim ve bunun gibi gezegene dair hayati mevzular… Fakat G-20'de şekillenen gündeme bakınca asıl ısınmanın iklimden değil ekonomilerden başladığını görüyoruz.
Öncelikle tek taraflı korumacılık riski… ABD Başkanı sıfatından ziyade Amerika Birleşik Şirketleri CEO'su gibi davranan Trump, kendi icadı twitokrasi üzerinden, sabah uyandığında ilk işi, şirketinin (!) piyasa değerini arttırmak için mesaj yayınlıyor ve gezegenin ekonomik sağlığını bozuyor.
Yalnızca ekonominin mi? Dünya tarihine bakın, savaşların altında ideolojiden ziyade ekonomik gerekçeleri görürsünüz. Atlantik Okyanusu etrafında kümelenmiş devletlerin küresel ekonomiden aldığı pay bundan çeyrek yüzyıl önce %66 idi, bugün %50 düzeyinde. Çeyrek asır sonra Pasifik Okyanusu ülkeleri %66'ya çıkarken, ABD'nin başı çektiği dünyanın payı üçte bire küçülecek.
Bu süreçte ABD'nin gerek rezerv para dolara karşı arayışları "sindirme" gayreti, gerek tek taraflı korumacılık saldırıları ve gerek ÇİN, Türkiye gibi ülkeleri vergi üzerinden cezalandırma girişimleri… Tüm bunlara karşı çıkan ise Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan…
Küresel ısınma ekonomi üzerinden hangi çatışmaları getirir, yaşayıp göreceğiz. Bana göre kazan/kazan prensibiyle paylaşımcı ekonomi önerileri ve daha pek çok sosyal-insani projelerin sahibi ülkemizin çatışma önleyici girişimleri, G-20'lerin bundan sonraki baş gündemi haline gelecek.