Sevgili Ayşe, hata üstüne hata yapıyor.. "Âlem ne der" diye İstinye Park'a gitmekten vazgeçtiğini açıklayan o.. Ondan sonra âlemin ne diyeceğini bile bile, günün en tehlikeli paparazzi adamı ile köşe bucakta buluşan ve malzeme olan o..
Ayşe Özyılmazel Sulhi Aksüt ile buluşamaz mı?. Buluşur.. Hem de bir gazeteci olarak, çatır çatır buluşur..
Ama bu buluşma, bizim pek meraklı medya tarafından, tam da alışılagelmiş şekilde yorumlanınca, o dünkü sütunlar dolusu yazıyı yazmak ne oluyor?.. O yazının satır araları, nerdeyse itiraf Ayşe?.. O panik niye?. O öfke neden?.. Bunlar senin magazinci meslektaşların.. Bilmiyor musun huylarını da yadırgıyorsun?. Gülüp geçsene..
"Ben oraya röportaja gittim?.."
Hani nerde röportaj?..
Adam seni konuşmak için çağırmış.. Hani konuştukları?..
"Ben anlatayım ama yazma" diye gazeteci çağrılır mı?..
"Konuştu. Anlattıklarını yazılmaya değer bulmadım" dersin, biter..
Kaldı ki.. Ayşe, o adamla, "Bir kadın, bir erkek" olarak da buluşur, canı isterse.. Kime ne?.. İsteyen de istediğini yazar.. Hepsi o kadar..
Kendine bu güveni taşıyacaksın Ayşe..
Ya da kapanıp evinde oturacaksın..