Türkiye'nin her bölgesinden 352 proje başvurusu alan altıncı Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması'nın ödül töreni 2 Kasım'da İstanbul'da yapılacak. İstikbal, Bellona, Alfemo, Çilek, Yataş gibi markaların üyesi olduğu Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği tarafından düzenlenen yarışmayla, sanayici ve tasarımcılar buluşuyor. MOSDER Başkanı Ramazan Davulcuoğlu, Türkiye'de İtalya ile rekabet edebilecek kadar genç ve nitelikli tasarımcı olduğunu göstermeyi hedeflediklerini söylüyor.
-
MOSDER'in Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması'nın bu yıl altıncısı düzenlenecek. Bu ve diğer tasarım yarışmalarının tasarım dünyasına ne gibi etkileri var sizce?
- Türkiye mobilya sektöründe 10 yıl öncesine kadar tasarım, eksikliği en çok hissedilen kavramlar arasında yer alıyordu. Bunun sebebi ise, özgün tasarımlar oluşturabilecek yaratıcı potansiyelin yeteri kadar açığa çıkarılmamış ve vurgulanamamış olmasıydı. Tasarım konusu geçtiğimiz dönemlerde tam olarak eğilim gösterilemeyen bir konuydu ve tasarımcılar yeterince teşvik edilmiyordu. MOSDER olarak gelenekselleşen tasarım yarışması ile 'tasarım ve markalaşma' çabalarını destekleyerek, üniversite - sanayi iş birliğini geliştirmeyi hedefledik. Geçtiğimiz yıl 336 başvuru yapılmıştı. Bu yıl ise 352 proje sunuldu. Yarışmayla sektörün tasarıma bakış açısı değişti, tasarımcılara hem maddi hem de manevi olarak destek sağlandı. Genç isimlerin mobilya sektöründe iş ve staj olanağı yakalamasını sağlayan yarışmada ödül alan kimi isimlerse kendi tasarım ofislerini kurdu. Yarışma, sektörde bilinç yaratarak tasarım odaklı üretime yönelim sağladı. Sanayici ile üniversitelerdeki entelektüel bilgi birikiminin buluşmasını sağlayan yarışmanın, 2 Kasım'da Yapı Endüstri Merkezi'nde (YEM) yapılacak ödül törenine herkesi bekliyoruz.
-
Türk mobilya sektöründe tasarımın yeriyle ilgili bilgi verebilir misiniz?
- Artan ihracat rakamları, kurulan yeni iş birlikleri ve yurtdışı açılımları gibi gelişmelerden anlaşılacağı üzere son yıllarda tasarım-markalaşma konusunda önemli gelişmeler yaşandı. Markalaşma sürecinden bağımsız düşünemeyeceğimiz tasarım konusundaki gelişmeler ve uzun soluklu projeler geliştiren, vizyoner bakış açısını benimseyen sanayicilerimiz giderek çoğalıyor. Dünden bugüne çok ciddi bir ilerleme kaydedildi. Ancak, markalaşma konusunu bir süreç olarak ele alıyoruz. Bu süreç içerisinde de kat edecek uzun bir yolumuz var. Mobilya sanayicilerinin markalaşma konsepti içinde tasarım odaklı vizyonu benimsemesi, tasarımcıların önünü açıyor.
-
Türk markaları, Türk tasarımları artık dünyaya açılmış durumda. Türkiye mobilya sektöründe İtalya'yla yarışabilecek düzeye geldi mi sizce?
- İtalya gibi tasarımla anılan, güçlü mobilya üreticileriyle küresel arenada rekabet edebilmek için özgün tasarımlar oluşturmak gerekiyor. Mobilya sektöründe rekabetin temelinde yalnızca ucuz fiyat avantajının bulunmadığını görüyor, kalite ve tasarımın yer aldığını düşünüyoruz. Her yıl mobilya sektörünün kalbini attığı bir merkez olan İstanbul Mobilya Fuarı'nda (İMOB) tasarım odaklı ve benzerine rastlanmayan mobilya tasarımlarının yaygınlaştığını görüyoruz. Son yıllarda büyük ölçüde gelişme gösteren Türkiye mobilya pazarı, zaten kuvvetli olan üretim ve kalitesinin yanı sıra tasarım ve markalaşma konusunda başlatılan hamlele-rin de güçlenmesiyle yakın gelecekte küresel pazarlarda daha fazla söz sahibi olacaktır.
Ödüllü yetenekler anlatıyor
Genç tasarımcılar Muammer Erel, Erhan Yaman ve Erkal Tuntaş 'Usse' isimli tasarımlarıyla, MOSDER'in iki yıl önce düzenlediği Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması'nda birincilik ve '2009 Türk Patent Ödülleri'nde Türk Patent Özel Ödülü almış. Üçü de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde dördüncü sınıf öğrencisi olan yetenekli tasarımcılar, yarışmada aldıkları ödüllerin onlara yeni ufuklar açtığı görüşünde hemfikir. Muammer Erel, ekip olarak çalışmalarını; 'ortak hedefleri olan arkadaşlarız' diyerek açıklıyor: "Biz birlikte vakit geçiren, tasarım ve üretim için heyecan duyan arkadaşlarız. Gelecekte iyi işler ortaya koymayı ve ülkemize üretim sektörüne destek sağlamayı çok isteriz." Başarılı bir tasarımcı olmanın yöntemlerini sorduğumuzda ise Erhan Yaman şöyle yanıt veriyor: "Hocalarımıza iyi bir tasarımcı olmak için ne yapmamız gerektiğini sorduğumuzda bize, ünlü tasarımcı Victor Papanek'in 'yaptığınız tasarım kimseyi öldürmesin yeter,' sözünü hatırlatırlardı. Bu söz başta kaba bir ifade gibi görünse de aslında tasarımın yani ürünün tek muhatabının insan olduğunu ve ilk sorumluluğumuzun kullanıcısının güvenliğini, sağlığını ve mutluluğunu düşünmemiz olduğunu ifade ediyor." Ekibin aldığı ödüllü tasarım uSSe'yi ise Erkal Tuntaş anlatıyor: "uSSe'yi tasarlarken somut bir obje veya biçim yerine, yatak odasına ilişkin kavramlar üzerine yoğunlaştık. Bu kavramlarla yatak odasını yeniden tanımladık. Yatak odasını, günümüz yaşam koşullarında, gün içinde birbirinden ayrı kalan ve sadece yatak odasında bir araya gelebilen çiftlerin, farklı ihtiyaçlarını aynı mekan ve zamanda çözümleyebildiği bir alan olarak düşündük. Bu alanda farklı fonksiyonları yatağın etrafında şekillendirdik."
