Esmer, kültürlü, başarılı, kendine güvenli bir kadındı. Konuşmaya başladığında bir ağırlık seziliyordu. Muhakkak topluluk içinde kendini dinletmesini biliyordu. Ama erkekler söz konusu olduğunda oldukça çekingen bir hale geliyordu. Hatta, derinlerde bir yerde görünmez olmayı dilediği düşünülüyordu. Oysa sağlıklı bir ilişki kurabilmeyi öğrenmeye çalışıyordu. Hatta dişilik workshop'ına katılımından sonra hayatına bir adamı çekivermişti bile. Birkaç ay ortalıkta görünmedi. İşleri yolunda olmalıydı. Bir gün yeniden çıkageldi. Yüzünden düşen bin parçaydı. Bu adam da işe yaramazdı. Çünkü yalancı olduğunu fark etmişti. Onu hayatından çıkartmaya hazırdı, ama yeni birisi gelirse yine hayal kırıklığına uğrarım diye korkuya kapılmıştı. Aslında eskiden beri yaptığı ve hayatında tekrar eden bir kısır döngünün içindeydi hâlâ. Bir erkekle her birlikte olmak istediğinde ya 'Bay Yanlış'ı seçiyor ya da doğru kişiyi seçtiğinde ilişkiyi hemen sabote edecek hareketlere başlıyordu. Özellikle de çok mutlu olmaya başladığında... Bir süre daha çalışmalara devam etti. Sonunda çok ilginç bir şey oldu. Onu bir iskemleye oturttular ve arkasındaki koltuğa da çocukluğundan beri kendisiyle birlikte olan bir özelliğini oturtmasını istediler. Arkasındaki koltuğa oturan, tecavüze uğramış ve korkuyla erkeklerden kaçan orta yaşlı bir kadın olarak şekillendi.
ÜLKEMİZİN ACI GERÇEĞİ
Bir hekim ve aynı zamanda cinsel terapist olan danışmanla birlikte çalışma sürdü. Bir süre sonra, o tecavüze uğramış ama bilinçli ve orta yaşlı kadının, bu esmer hanımdan ne istediği soruldu. Ve cevap şöyle geldi: "O da küçükken tacize uğradı. Ben eğer onu korkutmasaydım ve erkeklerden uzak durmasını telkin etmeseydim, küçük bir çocuk olarak o bu kötü adamdan zevk alacaktı. Zevk almasını engelleyip onun bundan korkmasını sağlamalıydım." Bu aslında kişinin son derece ayıkken tiyatro gibi hayal kurarak, derinde yerleşmiş korkularını anlattığı bir yöntem. Ve cinsel terapist arkadaşım konuyu aydınlatmaya başladı. Olay çok ilginçti. Sevgili okurlar. Sizlerle Türkiyemizin maalesef acı bir gerçeğini paylaşmak istiyorum. Küçük yaştaki çocuklar çok fazla cinsel tacize maruz kalıyor. Bundan sadece kızlar değil, erkek çocuklar da nasibini alıyor. Daha da fenası, aile içi cinsel taciz çok ama çok yaygın. Sadece konuşulmuyor. Çocukların maalesef mantıkları hemen gelişmiyor ve bildiğiniz gibi bilinçaltları her türlü yanlış yargıyı ezberlemek için açık vaziyette bekliyor. Küçük yaştaki tacizlerde, çocuklarımız arasından saf ve temiz duygularla zevk alabilen de çıkıyor. Cinsel terapist arkadaşıma göre bu çok normal bir tepki. Genelde duygu şöyle gelişiyor: Çocuk hem ortada çok yanlış bir şeylerin döndüğünü hissediyor, bir yandan da olaydan zevk alıyor. Eğer karşı koyamayacak kadar küçük ya da savunmasızsa, taciz bir süre devam edebiliyor. Hatta korkup itiraz edenler, korkutulabiliyor. Çocuk, bir hata varsa, bunu ilk olarak kendinde arıyor. Ne kadar tehlikeli, öyle değil mi? Bilinçaltı da ne yazık ki bu noktada devreye giriyor: "Anne ve baba kızar. Hem de çok kızar. Bütün bunlar çok kötü." Ve çocuk, bilinçaltına o dönemde haz almanın, güzel olayların sabote edilmesi gerektiğini yazıyor. Çünkü 'anne-baba ya da otorite, buna çok kızar.' Öyleyse bilinçaltı, ilişkileri durdurmaya,etmeye başlıyor. Kişi her zaman yapmayacağı hataları yapmaya başlıyor. Ya da asla iyiye gitme riski olmayan, berbat kişileri kendine eş olarak seçmeye çalışıyor. Nereden nereye geldik, öyle değil mi? Derin duygusal bellek çok önemlidir. Burada olanları hatırlamak ve zihinle mantık zincirleri kurmak, kurtuluş için yeterli değildir. O duyguları muhakkak dönüştürmek gerekir. Unutmayın. Geçmişi değiştiremeyiz, ama geçmişe dair duygu ve düşüncelerimizi değiştirebiliriz. Hayatta kırılamayacak hiçbir kısırdöngü yoktur.