Çağlar Yerlikaya, çevremizde görmeye alışık olmadığımız insanlardan. Rüyalarının peşinden koşuyor. Yok olmaya yüz tuttuğunu sandığımız değerlerin ölümsüzlüğünü savunuyor. İlginç bir yaşam öyküsü var. 1983 yılında Almanya'nın Hamburg kentinde doğmuş. Annesi milli eskrimci. Bir yıl sonra Türkiye'ye dönüp İzmir'e yerleşmişler. Küçük yaşlarından itibaren müzik ve edebiyata ilgi duyan Yerlikaya, sıra yüksek öğrenime gelince İktisat Fakültesi'nde buluvermiş kendini. Mecburen okumuş. Hatta okulu bitirip bir bankada çalışmaya bile başlamış. Fakat ona da ancak beş yıl dayanabilmiş. Sevdiği işi yapmak üzere bankacılığı bırakmış. İki yıldır SABAH Gazetesi'nin haftasonu ve kitap eklerinde yazılar yazıyor, röportajlar yapıyor. Yerlikaya aynı zamanda bir oyun, deneme ve şarkı sözü yazarı. İkinci kitabı
Fişini Sen mi Çektin Rüyalarımın geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini aldı.
- Yazmaya ilginiz nasıl başladı?
- Çok küçük yaştan itibaren dinlediğim Sezen Aksu ile başladı diyebilirim. Gerek onun, gerek Aysel Gürel'in yazdığı şarkı sözlerindeki farklılık çok dikkatimi çekerdi. Zaman içinde bu beğeni, ciddi bir hayranlığına dönüştü. Onunla ilgili her türlü belgeyi toplamaya başladım. Sezen Aksu'yla ilgili çok büyük bir arşive sahibim.
- Peki, bunca hayranlığın ardından Sezen Aksu'yla tanışma fırsatı buldunuz mu?
- 13 yaşındayken bir gün, o arşivin bir kısmını alıp Sezen Aksu'nun İzmir'de yaşayan anne ve babasının evine gitmiştim. Şansıma, Sezen Aksu da oradaydı. Arşivi görünce, Aksu'nun 'Oğlum sen delirdin mi?' dediğini hatırlıyorum.
- İzmir'den İstanbul'a taşındınız. Zor olmadı mı İstanbul'a alışmak?
- Fazla zorlanmadım. Bunda tabii en büyük pay; İstanbul'a geldikten kısa bir süre sonra çok yakın olup uzun bir süre aynı evi paylaştığımız şarkıcı Zeynep Casalini'ye ait. Bende çok emeği olan bir diğer kişi de Casalini'nin annesi Deniz Türkali'dir.
- Müzik ve edebiyat çevrelerine girdiniz. İlk kitabınız da bu dönemde yayımlandı.
- İstanbul'a taşındıktan sonra, saygı duyduğum pek çok sanatçı ile tanışıp arkadaş olma fırsatım oldu. İlk kitabım
Sevişen Çocuklar Matinesi de bu süreçte yayımlandı.
- Bu arada bankada çalışmaya devam ediyordunuz değil mi?
- Mesaim biter bitmez, daha bankadan çıkmadan kravatımı çıkarıp küpemi takardım. İşten sonraki halim, kabine girip değişen Clark Kent gibiydi. Gece geç saatlere kadar yazardım ya da bir konserde olurdum ve sabah erkenden kalkıp kendimi yeniden bankada bulurdum.
- Nihayet istifa ettiniz ve kendinizi tamamen yazmaya verdiniz. Son kitabınız Fişini Sen mi Çektin Rüyalarımın insanlara ne anlatıyor?
- Aşk ve yalnızlık arasında olup bitenleri.
- Ne olup bitiyor aşk ve yalnızlık arasında?
- Olup bitenlerden bir film değil, bir film festivali çıkar. Âşık olan her insan dram, komedi, psikoloji, savaş, hatta bilimkurgu türünde pek çok filmin içinde bulur kendisini. Yalnızlık ise fişlerin çekildiği zamandır.
- İçerisinde yaşadığımız günlerde aşktan söz etmek biraz demode olmuyor mu?
- Aşk bir giyim tarzı değil ki, modası geçsin. Bu tarz lafları özellikle genç insanlar söylediğinde daha çok şaşırıyorum. Umarım en kısa zamanda onlara kalp masajı yapan birileri çıkar ve hayata dönerler.
KİTABIN FOTOĞRAFLARINI UMAY UMAY ÇEKTİ
- Kitabın adını nasıl koydunuz?
- Adı bulmakta zorlandım, ta ki Umay Umay kapak fotoğraflarını çekene kadar. Umay yaşadıklarımı ve yazdıklarımı özetleyen bir fotoğraf çekti.
- Umay Umay ve fotoğrafçılık!?
- Umay, şiir gibi fotoğraf çekiyor. Geçtiğimiz yıl ABD ve Rusya'daki sanat dergileri karelerini kapak yaptı. Fransa'daki önemli bir fotoğraf sergisine de davet edildi.
YENİ PROJEM TİYATRO OYUNU
- Şarkı sözünden tiyatro oyunlarına geniş bir yelpazede çalışmalarınız var.
- Sonbaharda Günce Koral ve kontrtenor Harun Ateş'in albümlerinde yer alacak şarkı sözlerim var. Bir başka proje de, Deniz Türkali için yazmaya başladığımız tiyatro oyunu.
- Sosyal projelerde de çalışıyorsunuz.
- Çok uzun Kaos G&L'de yazıyorum. Her türlü ayrımcılıkla mücadele eden her projeye katılmaya çalışıyorum.