İhtişamlı,
çekici, melankolik veya dramatik... Ünlü reklam ve moda fotoğrafçısı David Drebin'in fotoğrafları, birden fazla duyguyu aynı anda uyandırma özelliğine sahip. Güzel kadınların, büyük şehirlerin, kısacası parıltılı bir dünyanın başrolde olduğu fotoğraflar, ikonik özellikleriyle dikkat çekiyor. Kanada'da doğan, New York'ta eğitim alan 41 yaşındaki fotoğrafçının şimdiye kadar Almanya, İsveç ve Hollanda gibi pek çok ülkede sergileri gerçekleştirildi. Charlize Theron, Kevin Bacon gibi ünlü oyuncuların yanı sıra
Vanity Fair, Rolling Stone gibi dergiler için çekimler gerçekleştiren fotoğrafçı, bu hafta 'Ertesi Sabah' isimli sergisinin açılışı için İstanbul'daydı. Açılış öncesinde David Drebin'le İstanbul-Tophane'deki Elipsis Gallery'de buluştuk. Gerisini Drebin anlatıyor...
FOTOĞRAFLAR ÜZERİNE DÜŞÜNMÜYORUM: "Serginin adını 'The Night Before' (Önceki Gece) koyacaktım ama 'The Morning After' (Ertesi Sabah) isminin daha güzel olduğuna karar verdim. Çünkü 'ertesi sabah' 'önceki gece'yle ilgili. Aynı isimde bir de kitabım var. Fotoğraflarım üzerinde uzun süre düşündüğümü ve plan yaptığımı söyleyemem. Büyük kent manzaraları çekmeyi seviyorum; koşan, bağıran, dans eden kadın fotoğrafları çekmeyi seviyorum. Her kare için farklı bir çalışma süreci söz konusu. Bir aşçıya 'Yemek yapmanız kaç saat sürüyor?' diye sorarsanız, 'Yemeğine göre değişir,' der."
AFİŞTEKİ KADINA BİR GÜNLÜĞÜNE ÂŞIKTIM: "Bu serginin afişinde yer alan mavi elbiseli kadına bir günlüğüne âşık olmuştum. Onu, sinirli ve hayal kırıklığına uğramış bir şekilde telefonda konuşurken fotoğraflamak istedim. Fotoğraftaki kadın, rahat bir pozisyonda oturur ama duygusal olarak gergindir. Böyle bir telefon görüşmesi yapmayı kimse istemez ama bu fotoğrafa bakarken ister istemez kadını gözlemlemeye başlıyorsunuz ve bu fotoğrafa dahil oluyorsunuz. Fotoğraflarımda pek çok şey göz alıcı, parlak duruyor. Ama hayatta pek çok şey göründüğü gibi değil. Fotoğraflar da sadece görüneni göstermez. İşlerim, film karesi gibi duruyor. Onlar 'çalınmış an'lar. Hayat, anların toplamından oluşuyor."
MEKANLAR DEĞİL İNSANLAR ÖNEMLİ: "Hong Kong, Los Angeles, Paris... Tüm şehirleri çok seviyorum. 20 yıldır yaşadığım New York ise bambaşka bir yer. Şöyle bir şey okumuştum: 'New York hayallerini gerçekleştirmen için mükemmel bir yer ama terk etmezsen kendini yok edersin'. New York iş kurmak için harika ama arkadaşlıklar kurmak için değil. Başkalarına değil ama şehre âşık oluyorlar. Benim içinse mekanlar değil, insanlar önemli. İstanbul'u seviyorum; çok gerçek ve romantik bir şehir. İnanılmaz bir tarihe, harika yemeklere sahip ve çok dürüst insanların yaşadığı, büyülü bir yer. 20 yıl önce de İstanbul'a gelmiştim. Ayrıca buraya gelmeden şehir hakkında araştırma da yaptım. Burada bulunma hissini seviyorum."
ECE KOÇAL