Vali Dr. M. Ulvi Saran:
BİLİMKURGUDAN AKSİYONA NİTELİKLİ FİLMLERİ İZLERİM
Bu yıl 17-24 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 2. Uluslararası Malatya Film Festivali'nin mimarı aslında Malatya Valisi Dr. M. Ulvi Saran. Kendisini iyi bir film izleyicisi olarak tanımlayan Saran, festival düzenleyerek sinemaya olan düşkünlüğünü bir anlamda Malatya'nın da hizmetine sunmuş oluyor. Saran, Çalık Holding'in tema, Turkuvaz Medya Grubu'nun ve SABAH'ın ana basın sponsoru olduğu festivalin kalıcı olması için önlemlerini almış.
- Sinemaya olan ilginizi duydum. Bu ilgi nereden geliyor?
- İnsanların boş vakitlerinde yaptıkları birtakım uğraşılar olur. Ben de iyi bir film izleyicisiyim.
- Ne tür filmleri izlersiniz?
- Yerli ve yabancı filmleri takip ediyorum. Bilimkurgudan fantastik filmlere, aksiyondan sosyal içerikli yapımlara kadar nitelikli olması kaydıyla izlemeye çalışıyorum.
- Nitelikten kastınız nedir?
- Sinemayı gelip geçici bir görsel şölen olarak algılamamak gerek. Birçok toplumsal sorun, bakış açısı, değerlendirme, sinema aracılığıyla ele alınabiliyor. Bunun için sinemanın çok boyutluluğunu önemserim.
- Geçen yıl başlayan Malatya Film Festivali'yle ilgili nasıl geri dönüşler oldu?
- Ulusal basında büyük yankıları oldu. Festivallerin büyük kentlerde ve sahil şehirlerinde yapılmasına dair yaygın bir anlayış var. Bu anlayışın değiştirilmesine yönelik bir girişim olduğu algılandı. 'Malatya gibi orta ölçekli bir şehirde de festival düzenlenebilir ve başarıya ulaşabilir iddasını' ortaya koymuştuk ve başarılı da olduk.
- Kişisel ilginiz sayesinde Malatya bir festivale kavuştu. Ama bu tür yapıların kurumsallaşması arzu edilir. Bunun önlemini aldınız mı?
- Bu tür girişimlerin kalıcı olması için özerk ve gönüllü teşekküller aracılığıyla yapılması gerekiyor. Biz de sivil bir yapı olan festivali Kayısı Araştırma Geliştirme Vakfı bünyesinde gerçekleştiriyoruz. Tabii bir-iki defa gerçekleşip, arkası kesilen bir etkinlik düzenlemenin bir anlamı yok. Kalıcı olması için de gerekli önlemleri aldık diyebilirim. Bir kadro da yetişiyor. Bu kadro, festivalin düzenlenmesinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini öğreniyor.
- Sizin programa yönelik tavsiyeniz oldu mu?
- Kılavuzluk yapıyorum. Ama film seçimlerini, Dünya Kitle İletişim Vakfı'nın profesyonellerine bıraktık.
- Malatyalı işadamları bu festivali çok önemsediklerini basın toplantısında gösterdi.
- Onlar da ciddi anlamda destek oluyor.
TÜRKİYE'NİN DEĞİŞİMİNDE SİNEMANIN DA PAYI VAR
- Birçok salon filminde oynadınız, ama belli bir süreden sonra daha seçici olmaya başladınız. Bu seçici olma hali nasıl ortaya çıktı?
- Gelin, Düğün ve Diyet'te bir bilinçlenme başladı bende. 'Ben kimim, neyim?' diye sormaya başladım. Sonra 'Sinemada ne yapmalıyım?' diye sorar oldum. Bunun sonucunda kadının da bu hayatta, insan olarak toplumda kabul görme hakkı olduğunu göstermek istedim. Sonrasında çalışma hakkı, emeğe sahip çıkma, cinsel özgürlük var, demek istedim. Özellikle Şerif Gören ile yaptığımız birçok filmi bilinçli bir şekilde çektim.
- Türkiye kadın sorununu hâlâ çözmüş değil.
- Bazen kendi kendime kaldığım zaman, boşu boşuna mı bu kadar film yaptık, bunca yıl aynı hatalara hala niye düşülüyor diye düşündüğüm oluyor. Tabii bazı şeyleri yüzde 100 değiştiremiyorsunuz. Yüzde 100 değişmesi için mantalitenin değişmesi gerekiyor. Bunun için de epey zaman geçmesi lazım. Ama Türkiye'de çok şey değişti. Bu değişimde sinemanın da payı vardır.
SİNEMA SADECE EĞLENCE DEĞİL
- Siz Yeşilçam'ın starları arasındaydınız. Kimi Yeşilçamlı sinemacılar Yeşilçam döneminde takılıp kaldı. Ama siz bunu aşan sinemacılardansınız. Bu başarının sırrı nedir?
- Biraz büyümek, olgunlaşmak, hayatı anlamlandırmakla ilgili duygular bu değişimi yaratıyor insanda. Toplumsal olarak sorumluluklarım olduğunu hissettim. 'Hemcinslerimle kol kola adımlar atabilir miyiz, birbirimizi eğitebilir, birbirimize katkıda bulanabilir miyiz' diye sormaya başladım. Çünkü sinemanın böyle bir gücü olduğunu da fark ediyordum. Sinema, sadece eğlence sunan, romantik bir zaman geçirilecek kadar kısır olamaz.
- Kuşağınızın sinemacılarına göre genç sinemacıları daha fazla destekleyen bir tavrınız var.
- Mutlaka yepyeni sözler söylemek lazım. Temcit pilavı gibi aynı sözleri söyleyerek birbirimizi besleyemeyiz. Olmaz zaten. Dünyada bir şeyler değişiyor, gençler de bize farklı şeyler söylüyor. Üstelik bunları tüm çıplaklığıyla söylüyorlar. Ben de bu tür sözler söyleyenler yönetmenlerin filmlerini seviyorum.
5-10 TANE YILMAZ GÜNEY ÇIKARDIK
- Siz iki filmde Yılmaz Güney'le çalıştınız. Neydi onu farklı kılan?
- Yılmaz Güney önce aktörlük yaparak yüzünü tanıttı... Çirkin Kral olduktan sonra gerçekten yapmak istediği filmleri çekerek, beynini de gösterdi. Eğer ilk sinemaya başladığında Umut'u çekseydi mesela, emin olun bu kadar izlenmezdi.
- Umut'u ilk izlediğiniz zaman neler hissetmiştiniz?
- Yılmaz Güney, Umut'un kaba montajını Atıf Yılmaz'a göstermek için çağırdığı zaman ben de gitmiştim. İzlediğim zaman çarpılmıştım. Muhteşem bir şeyle karşılaşmıştım. Nasıl bir sinemacı, düşün adamı olduğunu, nereden geldiğini, ne yapmaya çalıştığını çok güzel ifade ettiği bir filmdir.
- Hızır Tüzel ile yaptığınız bir söyleşinizde, 'Bir Yılmaz Güney daha çıkaramadık' demiştiniz. Aradan çok zaman geçti şimdi nedir düşünceniz?
- Bir değil 5-10 Yılmaz Güney kapasitesinde, o ışığı, ümidi veren sinemacılarımız var artık.
- Kimler mesela?
- Zeki Demirkubuz, Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Kutluğ Ataman, Fatih Akın, Derviş Zaim, Çağan Irmak, Yeşim Ustaoğlu, Serdar Akar... Tabii bu isimler öne çıkanlar. Bu kuşağın arkasından da yepyeni sinemacılar geliyor.