Bir Polonyalı Türkolog kadın anlatıyor: 'Nâzım, Varşova'ya geldiği zaman, entelektüel çevredeki tüm sanatçı kadınlar, Nâzım'la birlikte olmak için sıraya girdi. Nâzım hepsiyle birlikte oldu, ben hariç. Çünkü ben çirkindim.'
- Neden Nâzım Alpman, Nâzım belgeseli çekiyor?
- 2006 yılından, yani kurulduğundan bu yana, İZ TV'de yakın tarih belgeselleri çekiyorum. Önce biyografik belgeseller yaptım, sonra Türkiye'nin son 50 yılı eksenli çalışmalar hazırladım. Yeni bir kanal olduğumuz için çok eksiğimiz var.
Mesela bugüne kadar yapmak isteyip de yapamadığımız bir Nâzım belgeseli vardı.
15 Ocak 2012, Nâzım'ın doğumgünü. 110. doğum yılı. Bugüne kadar Nâzım'la ilgili yapılan belgeseller, üçü, beşi geçmez. Bu işe soyunmak da çok kolay değil. Nâzım, 40 dakikada anlatılabilecek biri değil çünkü. Ben onun sadece bir bölümünü anlatacağım.
- Nâzım'ın hangi bilinmeyen tarafını görecek izleyici?
- Aslında bunu, Nâzım Hikmet'in benim hayatımdaki yerinden başlayarak anlatmak isterim. Nâzım'ın yurtdışına kaçtığı yıllarda doğdum ve o yıllarda, Nâzım'la ilgili çok şey konuşuluyordu.
Hem hayatın içinde hem çevremde Nâzım ismiyle ilgili sıkıntı da yaşıyordum. Bir Nâzım ben varım, bir de vatan haini şair var. İlk zamanlar memnun değildim ismimden yani...
Bir oğlum var ve adı Nâzım Yiğit
- Adınız, Nâzım'dan etkilenerek mi konmuş?
-Büyükbabamın adı Nâzım; emekli asker, miralay. Hayatı savaşlarda geçmiş.
O nedenle de ismimle ilgili sıkıntılarım vardı. Nâzım'ın şiirleriyle tanışınca, onun yüreğini tanımaya, şiirlerini okumaya başlayınca, küçükken ismime karşı yaptığım haksızlığı ve yaşadığım burukluğun acısını çıkartarak, hem adımın keyfini sürdüm hem de dedim ki: 'İleride çocuğum olursa adını Nâzım koyacağım.' Bir oğlum var ve adı Nâzım Yiğit.
1978'den 2000 yılına kadar Altunizade'de yaşadım. 1995'e kadar da Piraye Hanım'la komşuydum. Nâzım Hikmet'in en uzun evli kaldığı ve 'En çok sevdiğim,' dediği kişi. Piraye Hanım benim dostumdu.
İki katlı evinde oğlu Memet Fuat ile beraber yaşıyordu. Nâzım Hikmet, Bursa Cezaevi'nde yatarken, Piraye Hanım için yazdığı şiirlerden bir tanesinde şöyle der: 'Gece vakti el ayak çekilince doktor, kalbim Çamlıca'da harap bir konaktadır.' İşte o konak, Piraye Hanım'ın oturduğu konak. Piraye Hanım'la baş başa kaldığımız zaman bana sıfır kilometre Nâzım hikayeleri anlatırdı. Ama bu, bir üçüncü kişi geldiğinde biterdi.
- Neden?
- Anlatmazdı. Hatta torunu Kenan Bengü var; onunla da geçenlerde çekim yaptık. Konuşurken şu çıktı ortaya:
Ben, Piraye Hanım'la Nâzım konusunda torunundan daha çok şey paylaşmışım.
Oğlum doğduğunda Piraye Hanım soruyor: 'Ne koydular oğlanın adını?' diye. 'Nâzım koydular,' diyor Memet Fuat'ın eşi İzgen Hanım. Piraye Hanım'ın ilk sözü şu oluyor: 'Kaderi benzemesin.' Güneş gazetesinde Füsun Erbulak, Piraye ile Nâzım aşkını yazmıştı. Son cümlesi şöyleydi: 'Nâzım, dorukta bir ilişkide yaya kalmış büyük bir şairdir.' Birisi telefon edip bunu söylemiş ona. 'O yazıyı bulsam da torunlarıma okutsam,' dedi.
Yazıyı buldum. İzgen Hanım, benim geldiğimi görünce Piraye Hanım'ın kapısını tıklatıyor; 'Nâzım geldi,' diyor.
Piraye Hanım öfkeli bir şekilde kapısını açıyor. 'Niye geldi?' diye bağırıyor. İzgen Hanım duruyor böyle... 'Ya,' diyor 'senin Nâzım değil, bizim Nâzım geldi.' Piraye Hanım olayı tekrar anlattı ve şöyle bir ekleme yaptı: 'Demek ki o anda onu düşünüyormuşum ki, bir anda öyle kızmışım.' Piraye Hanım'ı 1995 yılında kaybettik. Nâzım'ı hep sevdi; öfkeli bir şekilde...
- Nasıl bir kadındı sizin Piraye'niz?
- Çok güzel gözleri vardı. Güzel kadın her zaman güzeldir. Yaşlandığında bile.
Asildi. Bir ağırlık hissederdiniz onun yanına geldiğinizde. Saygı duyularak yaklaşılacak bir kadındı ve hep o mesafesi vardı. Böyle buz gibi bir soğukluk değil ama böyle yüz göz olunacak bir teyze gibi de değil. Bir prenses havası vardı onda.
NÂZIM'I ASKERE ALSALARDI, ORADA ÖLÜRDÜ
- Belgeselde kamuoyunun öğreneceği ayrıntılar nedir? - Nâzım Hikmet'in kaçışındaki şifreyi bugüne kadar herkes yanlış biliyordu. Nâzım'ı Rusya'ya kaçıran TKP değil, SABAH yazarı Refik Erduran'dır. Refik Erduran, Nâzım Hikmet'in kız kardeşi Melda Hanım ile nişanlıydı. Nâzım'la akrabaydı. 1950'de, af kanunuyla 13 yıllık cezaevi yaşamı sona eren Nâzım'ı 49 yaşında askere alacaklardı. Refik Erduran 'Nâzım Ağabey, sizi yurtdışına kaçırayım,' diye önerilerde bulunuyordu. O tarihte 23 yaşında olan Refik'in fikirlerini biraz 'uçuk' bulan Nâzım bu işe sıcak bakmıyordu. Nâzım'ı bu kaçış planına bir kişi ikna etti: Mehmet Ali Aybar. Bir gün, üçlü bir toplantıda (Nâzım - Aybar - Erduran) dedi ki: 'Nâzım, Refik haklı. Dediğini yapmalısın. Başka bir yol görünmüyor!' 17 Haziran 1951 Pazar günü Refik Erduran, Malik Yolaç'ın satışa çıkarttığı sürat teknesini 'Denemek istiyorum, beğenirsem satın alacağım,' diyerek teslim aldı. Saat tam 9.00'da Tarabya Oteli'nin önünden, Nâzım'la birlikte Karadeniz'e açıldılar. Hedef, Bulgaristan'ın sınıra yakın balıkçı köylerinden biriydi. Refik, Nâzım'ı bırakıp hızla geri dönecekti. Aralarında geçen konuşmaya göre, Nâzım Bulgaristan'da karaya çıkar çıkmaz, Refik Erduran'a eşinin telefon numarası verecek; o da Münevver Hanım'a şöyle diyecekti: 'Biberonun ağızlığı uydu!' Bu, 'Nâzım Ağabey sağ salim Bulgaristan'a ulaştı' anlamına gelecekti. Ancak bunların hiçbiri olmuyor. Çünkü Boğaz'dan çıktıktan sonra Romen bandıralı Plehanov adlı gemiye rastlıyorlar. Nâzım ellerini ağzına götürüp yüksek sesle Türkçe, Rusça, Fransızca üç dilde haykırıyor: 'Ben Türk şairi Nâzım Hikmet'im! Gemiye binmek istiyorum!' Fakat gemiden hiç de dostça olmayan bir karşılık geliyor. Tayfalar elleriyle, gidin, uzaklaşın işaretleri yapıyor. Tam iki saat uğraştıktan sonra geminin merdiveni iniyor. Nâzım merdivenin sahanlığına çıkınca, Refik'e dönüyor. 'Hadi sen de gel,' diyor. Refik Erduran şaşkınlıkla 'O anda sorulabilecek en saçma soruyu sordum' diyor: 'Nereye?' Nâzım Hikmet'in asabı bozuluyor ve Refik Erduran onun ağzından ilk kez bir küfür duyuyor: 'Ananın ...' Refik Erduran bir gerçeği ilk kez belgeselde açıklıyor: 'Bu kaçış olayı, TKP'nin organizasyonu ile değil, bilakis TKP'ye rağmen yapılmıştır. Parti, Nâzım Ağabey'in askere gitmesini istiyordu! Kalp hastasıydı, Sovyetler'de çok iyi bakılmasına karşın, ancak 12 sene yaşayabildi. Eğer askere gitseydi, kesin ölürdü.'
- Nasıl bir Nâzım gördünüz bu çalışmayı yaparken?
- Çok coşkulu yaşıyor, çok etkileniyor, çok seviyor. Biraz fazla çabuk seviyor. Sevdiğine her şeyini veren biri, cezaevinde de böyle, dışarıda da böyle. Çok fedakar. Nâzım'ın egosu hiç yok, kesinlikle yok! Bizim belgeselde Nâzım'ın insan yanı daha fazla. Evet, politik, büyük bir şair ama biz insan Nâzım'ı daha fazla aktardık.
- Çapkın biri miydi peki Nâzım Hikmet?
- Çapkın denilemez ama şu var: Bunu Memet Fuat'a sormuştum. Nâzım Hikmet'in 'Canım evladım, Mehmetim' dediği, Piraye Hanım'ın oğlu. Nâzım kendi oğlu kadar çok severdi onu. Mehmet Fuat'a bir Polonyalı Türkolog kadın şunu söylemiş: 'Nâzım, Varşova'ya geldiği zaman, oradaki entelektüel çevredeki bütün sanatçı kadınlar, Nâzım ile birlikte olmak için sıraya girdi. Nâzım da hepsiyle birlikte oldu, ben hariç. Çünkü ben çirkindim.' Memet Fuat Bey şöyle yorumladı bunu: 'Bir insanın bu kadar kadın düşkünü olması mümkün değil. Bu, Nâzım'ın kibarlığından kaynaklanıyor, kıramadığı için.
- Ne zaman yayınlanacak Rüzgara Karşı Yürüyen Adam?
- İlk gösterim yarın akşam, İZ TV'de saat 20:50'de... Tekrarları da var: 23 Ocak 23.00'te, 24 Ocak 10.15'te 25 Ocak 19.40, 26 Ocak 15.25, 28 Ocak 13.20, 29 Ocak 21.30. Gençler onu çok sevecek.
kim ler konuştu?
İbrahim Balaban (91) Nâzım'la Bursa Cezaevinde tanıştı. Nâzım ona resim yapmasını öğretti. Türkiye'nin en büyük ressamlarından biri olacağını o günlerde Nazım söylemişti. Oyun yazarı, gazeteci Refik Erduran, 83 yaşında.
Nâzım'ın akrabası, 17 Haziran 1951'de ünlü şairi küçük bir sürat teknesiyle Tarabya'dan aldı, birlikte Karadeniz'e açıldılar. Romen tankeri Plehanov adlı gemiye bindirdi ve döndü askeri birliğine gitti. Bu sırrını 1987'ye kadar da sakladı. Hıfzı Topuz, gazeteci-yazar. Rasih Nuri İleri (91), Nazım'ın partili yoldaşı.Yazar Vedat Türkali (93). Morris Gabbay, 90 yaşında; Nâzım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde dokuduğu kumaşları satıp, parasını Nâzım'a gönderen Sultan Hamam'daki kumaş toptancısı genç... Zülfü Livaneli... Kıymet Coşkun, Nâzım Hikmet Vakfı'nın kurucusu. Ataol Behramoğlu, şair, yazar, çevirmen; Nâzım üzerine sayısız araştırma yaptı. Kenan Bengü, Nâzım'ın 'En çok sevdiğim kadınım,' dediği Piraye Hanım'ın torunu.
Nâzım'ın Bursa Cezaevi'nden Piraye'ye yazdığı mektupların orijinalleri, ahşap işleri Bengü'de. Emin Karaca, yazar, araştırmacı. Gazeteci-yazar Hakan Aksay; 28 yıl Moskova'da görev yaptı.
Nâzım Hikmet'in Moskova'daki anma toplantılarının organizasyonunda önemli roller üstlendi. Melih Güneş, Nâzım Hikmet'in son eşi Vera Tulyakova Hikmet'in manevi oğlu.