Ne zaman yeni bir Senem Diyici albümüyle karşılaşsam, çoktandır unuttuğumuz sesler geliyor kulağıma... Sazın yerine gitar ya da davulun eşlik ettiği türkülerden, Karadeniz'in yaylalarının, coşkulu denizinin sesleri çıkıp, yankılanıyor. Dinleyiciye de sanatçının Anadolu kültürünü, binlerce kilometre uzakta bu kadar içten nasıl hissedip, yorumladığını anlamak kalıyor. Tabii onun bir de büyük şansı var. Onun yorumlarını en iyi yansıtan müziği yaratan eşi, besteci Alain Blesing'le birlikte müzik yapıyor. Diyici,
Takalar, Jest,
Tell Me Trabizon albümlerinde olduğu gibi
Dila Dila'da da dinleyicisiyle özlemle sohbet etmek istiyor gibi: "Bizim için hiçbir albümümüz değişik değil. Hepsi aynı arayışın başlangıcı ve her biri oluştuğu zamanların duygularını taşıyor.
Dila Dila'nın doğuşunun İstanbul'da olması, müziğe araştırmacı, serbest, özgür bakışımız, bizi İstanbul-New York arasında bir gel-gitin döngüsünde besledi.
Dila Dila başka bir ülkede çalışılsaydı, bu şekli alması imkansızdı."
Deniz,
Dila Dila,
Ben Yemenimi,
Tabancamin Sapuni gibi Karadeniz ezgilerinin caza nasıl yakıştığı anlaşılıyor. Albümün başka sürprizleri de var. Bir Ege türküsü olan
Ah Bir Ataş Ver'in yanı sıra
Bir Bahar Akşamı gibi İstanbul şarkısına da yer verilmiş. Diyici, "Repertuarın tümüne baktığımızda Avrupa caz armonileriyle bütünleşen Türk melodileri doğaçlamalarla yoğrulunca, bizim sentezimiz de ortaya çıkıyor," diyor. Stüdyo kaydı bir hafta gibi kısa sürede gerçekleşen albüm, ön hazırlık yapılmadan, müzisyenlerin stüdyoda hissettiklerini çalmasıyla oluşmuş. Diyici'ye trompette Can Ömer Uygan, davulda Bruno Tocanne ve gitarda eşi Alain Blesing eşlik ediyor.
BAŞKA DİLDE NİNNİ SÖYLEYEMEM
Haziran ayında ABD turnesine çıkacak olan Diyici, 30 yıldır yurtdışında yaşayıp, Anadolu ezgilerine bu kadar yakın olmanın sırlarını şöyle ifade ediyor: "Kültür, benim tüm benliğimde; bu kültürün içindeki yolun izlerini takip ediyorum. Bebeğime başka dilde ninni söyleyemem. Müziğimiz cazı tanımayanlar için caz, cazı tanıyanlar için de caz değil, diye geçiyor. Türkçe söylediğim için buna yıllardır 'türkü caz' diyorum." Fransa'da yaşayan sanatçının yolu son yıllarda artık daha sık Türkiye'ye düşüyor. "Acaba memleket, dil özlemi mi başladı?" diye sorunca, şu yanıtı veriyor: "Her ikisi de geçerli oluyor. Kültürümüzün müzikal tarafına tutunarak yaşadım, ama diğer tarafları çok özlemli oldu tabii ki. Çay, simit, sokak pilavı, turşu, kurabiyeler, şekerlemeler, balık ekmek, pazar yerleri... Var mı başka bir ülkede bu güzellikler?"