Son
birkaç yılda yıldızı hızla parlayan gruplardan biriydi Two Door Cinema Club. Dans etmek, eğlenmek, mutlu olmak isteyen genç neslin en önemli temsilcisi oldular. Üstelik bunu tek albümle başardılar. Şimdi ikincisi de yolda. Yeni albümün öncesinde, 28 Haziran Perşembe günü Küçükçiftlik Park'ta olacaklar. Üstelik son dönemlerin çok popüler bir başka alternatif grubu Metronomy ile birlikte. Konser öncesinde grubun gitaristi Sam Halliday'le konuştuk.
- Bugünlerde nelerle uğraşıyorsunuz?
- Yeni albümün kayıtlarını ve mikslerini bitirdik. Şu sıralar turneye odaklanmış durumdayız.
- İlk albümünüzle çok büyük bir başarı yakaladınız. Bu başarı hayatınızda neleri değiştirdi?
- Herhalde çok daha fazla insana çalmak ve zamanımızın büyük bölümünü turnede geçirmek dışında bir şey değiştirmedi.
- Büyük konserlerden bahsetmişken, geçen sene sizi Glastonbury'nin en büyük sahnesi Pyramid Stage'de izledim. Aşırı derecede heyecanlıydınız. Her konserinizde bu kadar heyecanlı oluyor musunuz?
- Glastonbury çok çılgındı. Bu tip şeyler için hala aşırı derecede heyecanlanıyoruz. Yeni şehirlere gitmek de, muhteşem anılar biriktirdiğimiz eskilerine dönmek de her zaman mutluluk veriyor. Ama şu sıralar konserlerde yeni şarkılarımızı çalacağımız için heyecanlıyız.
- Yeni albümünüz nasıl olacak?
- Two Door Cinema Club gibi tınlayacak. Ama ilk albümden daha fazla çeşitliliğe sahip olacak. Bu albümün sound'u için çok uzun süre çalıştık. Genel olarak çok daha güçlü bir albüm olacağını söyleyebilirim.
- Konser vermek için gittiğiniz en etkileyici şehir hangisiydi?
- Mexico City ya da Rio de Janeiro sanırım. Hayal edebileceğimizin çok ötesinde şehirlerdi.
- Sahnedeyken gördüğünüz en ilginç şey neydi?
- Avustralya'daki konserimizde tekerlekli sandalyenin üzerindeki bir adamın 'crowd surfing' yaptığını görmüştük. Arkadaşları onu omuzlarının üzerine kaldırmışlardı. Daha ilginci olamaz herhalde.
- Konser günleri nasıl geçiriyor? Belirli rutinleriniz var mı?
- Etrafta gezinip, keşifler yapmak hoşumuza gidiyor. Ama çoğunlukla soundcheck yapmak, röportajlarla ilgilenmek zorunda kalıyoruz. Bazı gecelerde konserimizin ardından küçük mekanlarda DJ'lik yaptığımız da oluyor. Oralarda insanlarla tanışmak da hoş bir duygu.
- İstanbul'da ciddi bir hayran kitleniz var. Onlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
- Çocukken Türkiye'ye tatile gelmiştim. Hava çok sıcak olduğu için, benim için keyfisiz bir yazdı. Ama bu sene çok daha fazla keyif alacağıma eminim! Yeni yerlerde çalmak, bana her zaman heyecan veriyor. Açıkçası Türkiye'de müziğimizin sevilmesini pek beklemezdim. Orada hayranlarımız olduğunu duymak çok hoş!
İçeri Giremezsin!
'İçeri alınmamak', gece hayatının klişe sorunudur. Damsızsınızdır, sarhoşsunuzdur, tipsizsinizdir, bir şeysinizdir işte. İçeriye her zaman giremezsiniz. Her mekanın kendince bir müşteri profili vardır. Şahsen ben yılda ortalama 10-15 kere bazı mekanlara giremiyorum. En son
Çeşme'de
Marrakech'e giremedim. Sorun değil. Mekan çok. Ama kapılarda duran güvenliklerin sorun olmadığı çok az yer gördüm. Kapı güvenlikleri,
Beyoğlu'ndaki en leş bardan,
Kuruçeşme'deki en havalısına kadar birçok yerde aynı zihniyette. Gece vakti beyefendilerin evine habersizce gelmişiz gibi bir hor görme, hakaret etme, 'buraları ben yarattım' tavırları... Müşterinin kafasında şişe kıran güvenlik de gördük. Tamam, gece hayatı zordur. Ama o hayatı güvenliklerin kendisi de zorlaştırmıyor mu? Sevgili mekan sahipleri, işe aldığınız insanlara lütfen dikkat edin. 'Güvenliği sağlıyorum' diye terör estirmesinler.