Doğum
yaptığım günden beri, pek çok açıdan artık başka bir hayat yaşıyorum. Hayatımın yeniliklerinden biri de 'internet anneleri.' Daha çok da Twitter'da tanıştıklarım. Hepsi inanılmaz kadınlar. Bir kere çok akıllılar. Müthiş araştırmacılar. Çocuk sağlığı ve gelişimi konusunda her biri birer uzman sanki. Bir konuyu danıştığın zaman, farklı uzmanların görüşleriyle destekleyerek, sana alternatifler sunarak yanıtlıyorlar sorunu. Pek çoğunun kendi blogu var. Aynı zamanda çok da eğlenceliler, espri gırla... Ve tabii duygusal, ayrıca da duyarlılar. Aslında bu hiç de özel olarak araştırarak dahil olduğum bir grup değil. Ben daha hamile kalmadan önce Twitter'da takip ettiğim @ebrar C&G, bir gün hamile olduğunu yazdı. Aylar içinde onun hamileliğinin gelişimini ve doğumunu, ardından ikinci bebeğin gelişini anbean takip ettik Twitter ahalisi olarak. Ben hamile kalınca da onun bebeklerle ilgili yazdıkları daha çok ilgimi çekmeye başladı haliyle. Onun sayesinde @BirKizBirOglan ile tanıştım. Tıpkı benim gibi biri kız, biri erkek ikizleri vardı ve onlarla yaşamı öyle eğlenceli bir dille anlatıyordu ki (negatif yönlerini bile), kendimi çok şanslı hissediyordum hamileyken. Hatta bana bir keresinde "Korkmuyor musun blogda yazdıklarımdan?" diye sormuştu. "Yoo, o kadar eğlenceli anlatıyorsun ki çok hoşuma gidiyor," demiştim. Ne demek istediğini doğurduktan sonra anladım, o ayrı! Bir, iki derken Twitter üzerinden birçok anneyle tanıştım. Ve bu kadınlar, doğumdan sonra düştüğüm lohusa sendromunda, annem ve kocamdan sonraki en büyük destekçilerim oldu. Özellikle de çoğul bebeliler... Ne de olsa bizi, bizden başkası anlamazdı. Ve yalnız olmadığını bilmek, güzel bir duyguydu. Hepsi de bana bir süre sonra işimin daha kolay olacağını söyleyerek teselli veriyordu. Yani duymak istediğim en önemli şeyi söylüyorlardı. Sonra bir gün bir üçüz annesiyle tanıştım, @3bebe1arada. Muhabbeti iyiydi. Hikayesi ise acıklı. Blogunda, nasıl erken doğum yaptığını, prematüre bebeklerini kucağına almak için nasıl aylarca beklediğini okuyup ağladım. Bir gün ondan, üçüzlerine tek başına bakan anneler olduğunu öğrendim. İşte o an beynim durdu, nevrim döndü. Nasıl bir eksiklik duygusu kapladı içimi anlatamam. Yahu biz üç kadın, iki çocuğa doğru düzgün bakamıyoruz da tek kadın üç çocuğa nasıl bakabilir! Bunu merak edince @3bebe1arada beni Facebook'taki bir üçüz anneleri grubuna davet etti. Gruba bir girdim ki, bambaşka bir dünya orası. Yazışmaları bir okusanız, hele de hiç çocuğunuz yoksa yemin ediyorum Japonca yazıyormuş sanabilirsiniz.
TEK ANNE, ÜÇ ÇOCUK
İşte o gruptan bir anneye sordum, "Tek başına üçüze nasıl bakılır, fiziksel olarak bu nasıl mümkün olur?" diye. Çiğdem Kırcıoğlu meseleyi şöyle özetledi: "Bebeklerime ikinci aydan itibaren tek bakıyorum. Biraz mecburiyet, biraz da tercihen... Şu an 18 aylıklar. Bebeklerde düzen diye bir şey kalmamıştı, her kafadan bir ses çıkıyordu. İkinci ayda anneme, 'Sen dön evine,' dedim. İki ay çok zorlandım. Ama aynı anda besleyip aynı anda uyuttum. Böylece bana çok zaman kalıyordu. Bebeklerimin hepsini koltuğa yan yatırıyordum. Biberonu ağızlarına verip, onun altına da battaniye sıkıştırıyordum. Ben de o arada altlarını değiştiriyordum. Uyku işini de, birini ayağıma alıp, ikisini iki yanıma koyup pışpışlayarak hallediyordum. Hâlâ aynıyız. Yalnız bakmanın avantajı, kontrol sadece sende oluyor. Dezavantajı ise; yalnızsın!" Tabii bu arada tamamen yaşadığı zor şartlar nedeniyle üçüzlerine yalnız bakmak zorunda kalan annelerle de tanıştım. Örneğin Özlem Özel Kunduz'un eşi o daha hamileyken iflas etmiş. Borç gırtlakta, üç çocuk bakmaya çalışıyorlar. Hatta internetteki bir ikiz anneleri grubunda onun için yardım kampanyası başlatılmış. Özellikle çocuklarının bakımı için gerekli malzemeye çok ihtiyacı var. Eğer ilgilenirseniz Özlem'in mail adresi ozlem. kunduz@hotmail. com. Bir diğer üçüz annesi Ayşe Budak ise çalışıp eşine destek olabilmek için devletin kreş yardımını bekliyor acilen...