Geçtiğimiz hafta Madrid'e ilk defa gittim ve hayli etkilendim. Yolunuz düşerse diye kısaca anlatayım: İspanyol mimarisi ve yemekler açısından favorim hala Barselona olsa da Madrid'in eğlence dünyası pek bulunur cinsten değil. Hatta açıkçası ben Avrupa'da bu kadar hareketli bir başka şehir görmedim. Biz
Malasana'da kaldık. Madrid'in bir nevi 'hipster' bölgesi burası. Bütün gençler ve özellikle yerli halk genelde buralardaki sonsuz ara sokaklarda ve barlarda takılıyor. Bu takılma ve eğlenme süreci de sabah 08.00'e (evet) kadar tam tempo devam ediyor. Her telden müzik bulabiliyorsunuz.
Calle San Dimas'taki
Siroco ve
Calle de Barcelo'daki
Ocho y medio mutlaka görülmesi gereken kulüplerin başında geliyor. Özellikle
Ocho y medio'da sabahın altısında binlerce kişiyi
The Strokes'la dans ederken bulabiliyorsunuz. Tipik bir Madrid barı görmek istiyorsanız da
Chueca'daki
El Tigre'ye ya da
La Latina'daki
Casa Lucio'ya gidin.
Alonso Martinez'deki
Cafe Oliver'se uzun gecelerden sonra gidilmesi gereken mükemmel bir kahvaltı mekanı. Yediğim en iyi 'eggs benedict'i burada yapıyorlar.
Mercado de San Miguel'de tapas yemeden,
Prado müzesinde Goya'nın eserleri görülmeden,
El Retiro Park'ta uzun bir yürüyüş yapmadan da Madrid'i görmüş sayılmıyorsunuz. Aklınızda olsun.