Evler
de biraz insanlar gibi... Temeli atılıyor, şekilleniyor, sonra zamanın izlerini yansıtarak eskiyor. Arnavutköy'de, yolun kenarındaki kırmızı yalı, İstanbul'da görebileceğimiz en karasteristik yapılardan biri. Renginden, kullanılan ahşap malzemenin sıcaklığına kadar tüm unsurlarıyla etkileyici. İlk görüşte insanı çeken bu yalının içinde yaşayanların ve yaşananların öyküsü de en az onun kadar özel. Efsane arkeologlarımızdan Halet Çambel, henüz çocuk yaşlarda yerleştiği bu yalıda, beş yıl önce kaybettiğimiz, Aga Han mimari ödüllü eşi Nail Çakırhan'la neredeyse 60 yıl birlikte yaşadı. Çambel daha iki yıl öncesine kadar Adana'daki Karatepe arkeoloji kazılarının başında geçirmediği bütün zamanını, burada geçiriyordu. Öğrencileri, akademisyenler ve yurtdışından gelen araştırmacılar için bu ev, bir eğitim merkezi gibiydi. Çambel'le eşi, çok sevdikleri bu kırmızı yalıyı 2004'te Boğaziçi Üniversitesi'ne bağışladı. Tek istekleri binanın yıkılıp, yok olmaması; arkeoloji araştırma merkezi olarak eğitime hizmet etmesiydi. Böylece aşama aşama akademik çalışmalar başladı, üç yılda yalının röleve çizimleri yapıldı.
ÇAMBEL ARTIK EVDEN ÇIKAMIYOR
Gelişmeler hakkında bilgi almak için Kırmızı Yalı'nın kapısını çaldığımızda, bizi Halet Çambel'in emektar yardımcısı karşıladı, ikinci kattaki salonda ağırlandık. Çambel iki yıldır sağlık problemleri yüzünden evden çıkamıyor. Günleri yardımcısı ve hemşiresinin gözetiminde geçiyor. Çok fazla konuşmuyor, ama yardımcısından Rusça-İngilizce kitaplar okuduğunu, üstelik gözlük bile takmadığını öğrendik. Zamanının büyük bölümünü geçirdiği bu odanın her tarafında 60 yıllık hayat arkadaşının fotoğrafları var. Yerlerde kitaplar, dosyalar, resimler... Ne çok akademisyen, arkeolog, öğrenci, yazar, çizer gelmiş olmalı bu anıt niteliğindeki yalıya... Gelecekte de yine evin sahiplerinin arzuladığı gibi bir eğitim merkezi olmayı sürdürecek.
Eşyaların öyküsünü sadece Halet Çambel biliyor
Prof. Dr. Aslı Özyar Halet Çambel Nail Çakırhan Arkeoloji ve Geleneksel Mimari Araştırma Merkezi Koordinatörü
1830'lu yıllarda yapıldığı bilinen kırmızı yalının, Kalkınma Bakanlığı'nın desteğiyle araştırma merkezi haline geçirilme sürecini koordine eden Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Aslı Özyar, doktorasını hazırladığı yıllardan beri yalının tanıklarından biri: "ABD'de doktora yaparken 1989-90 kışında Anadolu'daki müzeleri araştırıyordum. Karatepe'ye de gittim, Halet Hanım beni iki gün ağırladı. Kırmızı yalının alt katındaki bir odada yıllar geçirdim. Halet Çambel ile Nail Çakırhan'ın kullandıkları yıllarda burası zaten bir araştırma merkezi gibiydi. Üst katta biri, alt katta başka biri çalışırdı. Yurtdışından gelen araştırmacılar üç ay burada kalırdı. Sanat tarihçi Paolo Girardi, bu binanın ve bahçesinin mimarlık tarihi açısından araştırmasını yaptı. Evin içindeki eşyalarla bir envanter çalışması yapıldı. Onların ne olduğunu Halet Hanım biliyor. Ona danışabilmek için buradan başladık. Evin rölövesini de Tasarım Evi hazırladı. Projenin başında yüksek mimar Ayşe Güngör var. Proje, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na teslim edildi. Araştırma merkezi açıldıktan sonra arşivler herkese açık olacak."
Evde çok belge var
Prof. Özyar, yalının içinde önemli bir belge arşivi bulunduğunu anlatıyor: "Halet Çambel yılın sekiz ayını Karatepe'de kazıların başında geçirirdi. Buraya yıllarca İstanbul Üniversitesi'nden öğrenciler gelip asistan olarak çalıştı. Halet Hanım'ın Karatepe kazılarından kalan malzemesi, planlar, çizimler, fotoğraflar burada. Nail Bey'in mimarlıkla ilgili belgeleri de... Halet Hanım'ın ablası Leyla Hanım'ın kitapları bu evde. Boğaziçi Üniversitesi'ne bağışlanan arşivler de buraya gelecek. Üniversite olarak acelemiz yok, çünkü burada hâlâ yaşam devam ediyor."
Bahçedeki Bizans hamamı kalıntıları
"Bahçede her duvar, her basamak, her tanzim kaydediliyor. Tamamen arkeolojik bir kazı gibi... Bu çalışmayı da Floransa Üniversitesi'nin Mimarlık Fakültesi'nden istedik. Bahçenin yaban bitki çeşitliliği bütün ağaçların envanteri çıkartıldı. Bu ağaçların sayımını İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi yaptı. Ev, 8,5 dönümlük bu bahçe içinde küçücük kalıyor. Arka tarafta yukarıya doğru yürüyünce, Robert Kolej'in içine çıkıyorsunuz. Floransa Üniversitesi şu ana kadar ilk dört terası ortaya çıkardı. Aralarındaki yıkık kalıntıların hamam olduğunu düşünüyoruz. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü'nden Bizans dönemine yakın bilgilerle kalıntının bir arkeolojik kalıntı olarak belgelenmesini, yüzey araştırması yapılmasını isteyeceğiz."