Olağan Şüpheliler filmindeki o ünlü replik ne der: "Şeytanın yaptığı en müthiş kurnazlık, dünyayı asla var olmadığına inandırmaktır." Aynı şekilde Danny Boyle'un da yaptığı en müthiş kurnazlık, dünyayı iyi bir yönetmen olduğuna inandırmaktır. Diyeceksiniz ki "Hadi canım; olur mu? Adam, Oscar kazandı!" Evet; Boyle,
Milyoner filmiyle hem en iyi film hem de en iyi yönetmen Oscar'ını almıştı. Ama en kötü on Oscar'lı filmi sıralarsak
Milyoner, listede zirveye oynar. Danny Boyle'un filmleri sinemadan çok reklamı andırır. Çünkü film gösterir, reklamsa anlatır. İyi film metinsel ve duygusal anlamda seyircisini manipüle etse de, son kararı ona bırakır. Reklamdaysa tüketicinin kararını reklamcı verir ve ona satın almasını emreder. Danny Boyle'un filmlerinde de ne hissetmeniz gerektiğini size yönetmenin kendisi söyler. Bu otokrat bakış açısını da dibine kadar stilize edilmiş, haşince koreograflanmış, son derece sahte bir teknikle besler.
Trance, kendini feci şekilde ciddiye alan bir bulmaca. Paha biçilmez bir sanat eserinin Sotheby's benzeri bir müzayede evinden çalınmasıyla gelişen olayları, gerçek, rüya ve hayaller arasında gidip gelen bir şekilde anlatıyor. Konuyla ilgili daha fazla detay vermek istemiyorum çünkü film sürprizlerle dolu. Ama filmle ilgili şu yorumu yapabilirim: Freud'un- Yapısal Teori'sinin başlangıç noktası olan
Das Ich und das Es makalesini Almanca bilmeyen birisine okutun. Sonra balık hafızalı birine
Inception'ı izlettirin. Daha sonra da renk körü olan ve sanattan anlamayan birine, 17 saat boyunca Picasso'nun
Guernica'sına bakmasını söyleyin. Sonra bu üçünden bir film yapmalarını isteyin. Ortaya
Trance çıkacaktır.
*
Trans Trance
Yönetmen: Danny Boyle
Oyuncular: James McAvoy, Vincent Cassel, Rosario Dawson, Danny Sapani
Yapım: İngiltere