Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Erkeklik korkusu

New York'ta hipnoz okulundan mezun olup çalışmaya başladığımda, çok ilginç bir şey keşfetmiştim. Sonradan Türkiye'ye dönüp, sohbet ettiğim erkeklerin pek çoğu da benzer reaksiyonlar göstermişti. Hipnoz deyince, akla ilk önce bilinçaltınızda saklı tuttuğunuz ama asla yüzleşmeye hazır olmadığınız şeylerle karşılaşıp travma yaşayacağınız gibi bir fantezi gelir. Oysa eğer akıl ve ruh sağlığınız psikiyatri yardımı almanızı gerektirmiyorsa, bilinçaltınız ile bilinciniz arasındaki ince çizgide bekçiler oturur. İstemediğiniz ya da hazır olmadığınız hiçbir şeyle yüzleşmezsiniz. Değiştirmek istediğiniz bir fobi ya da inanç kalıbı varsa, onun ardında yatan sebeplerle ilgili çekmece açılır. Onun içindeki olumsuzluklar oradan alınır ve muhakkak yerine olumlusu ve yenisi yerleştirilerek kapatılır. Bu halk arasında çok da bilinmediğinden olacak, hipnoz koltuğuna oturmayı düşünen pek çok erkek ilk önce tedirginlik yaşar. "Şimdi durup dururken bilinçaltımdan kadın ya da eşcinsel çıkıvermesin," diye düşünebilir. Böyle bir erkek tanıyorum. En büyük korkusu, başkalarının yüzüne baktığında, eşcinsel eğilimleri olabileceğini düşünmeleriydi. Oysa gerçekte eşcinsel eğilimi yoktu. Klasik olarak akla ilk gelen nedir? Eğer korkuyorsa, muhakkak gerçek payı vardır, öyle değil mi? Oysa gerçek çok başkaydı. İğneleyici bir adamdı. Eleştiri yaparken, araya öylesine güzel espriler ya da iltifatlar koyardı ki, sanki güzel bir şey söylüyormuş havası yaratırdı. Oysa iğnelerini her kime batırıyorsa, o kişi kolaylıkla yara alırdı. Mükemmeliyetçiydi. Ve en önemlisi, işkolikti. Karısı ve çocuğunu ikinci planda bırakacak şekilde çalışıyordu. Sonuçta kazanacağı paraları, kim ve ne için kazandığını unuturcasına...

KADINSI GÖRÜNMEKTEN KORKUYORDU
Gel gelelim, iş hayatında özellikle de üst düzey yöneticisinin gözünde, zayıf ve kadınsı görünmekten çok korkuyordu. O zaman kendini yeterince erkek değilmiş gibi hissediyordu. Genelde bu tarz sorunlar, çocukluk döneminde anne ve babayla ilişkisi, babanın anne ile ilişkisini gözlemleyerek başlar. Çocuk genelde kendini bir ebeveynle özdeşleştirmek zorundadır. Normalde erkek çocuklar için bunun baba olması beklenir. Ama bazen öyle olmaz. Bu yakışıklı ve aslanlar gibi görünen erkeğin babası, 'çok çok çok' katı bir adamdı. Oğluna yeterince ilgi göstermiyordu. Tabii ki söylemeye gerek bile yok, ama babası da çok çalışıyordu ve karısına yeterince ilgi göstermiyordu. Oğlundan tek beklediği itaatti. Keskin bir itaat. Kuralları kendisi koyuyordu ve bazen bu kurallar, oğlunu hiçe sayabiliyordu. Babası zaman zaman karısı ve oğluna dayak da atabiliyordu. Hadi buyrun bakalım. Oldukça duygusal olan bu çocuk, kendisini babasıyla özdeşleştirememişti. Annesi ise babasından çekinen, ama bir o kadar da duygusal, duygularını kolaylıkla ortaya dökebilen, ağlayabilen bir kadındı. Ve çocuk, çok zor bir tercih yapmak durumunda kalmıştı. İçindeki duygusal ihtiyacı karşılayabilmek için kendisini annesiyle özdeşleştirmişti. Oysa bu, baba kimliği tarafından kabul edilemez bir durumdu.

BAŞARISINI ENGELLEDİ
Sonuçta çocuk, babası gibi kaba ve sert görünmeye, duygusuz, ilgisiz olmaya çalışırken, iç dünyasında kadınsı fanteziler üretmeye başlamıştı. Ve insanlar kendisine baktığında, sanki hiç kimseyle paylaşamadığı bu fantezilerinin, yüzünden, bakışlarından anlaşıldığını düşünüyor, bundan korkuyordu. Dolayısıyla, önem verdiği üst düzey yöneticilerin olduğu ortamda sunum yaparken inanılmaz bir rahatsızlık çekiyordu ve bu duygu, çok önemsediği başarısını engelliyordu. Kendimizi nasıl bir kısır döngüye sokabileceğimizi görebiliyor musunuz? Peki ya sert ve duygusuz bir baba olmaya çalışırken, oğullarımızın duygularını ifade etmesine engel olurken, aslında onların, bizim en çok korktuğumuz şeye yönelebileceğini görebiliyor musunuz? Ne dersiniz? Artık çocuklarımızı yetiştirme tarzımızı değiştirme zamanımız gelmedi mi? Türkiyemizin sağlıklı, başarılı, özgüvenli nesillere ihtiyacı var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA