Erkeklerin, sevdiği kadının bir bakışını yakalamak için günlerce beklediği, hatta minik not kağıtlarında aşklarını itiraf ettikleri dönemler çoktan kapandı.
1960'lara gelindiğinde, cinsellik henüz sadece Avrupa'da serbestçe yaşanmaya başlamış, ülkemizde görücü usulü evlilikler sürüyordu. Kızlarımız hâlâ mutfaktaki becerileriyle, hanımefendilikleriyle eş buluyordu.
1970'lere gelindiğinde, özgün fikirleriyle, isyankar tavırlı genç kızlar, hanım hanımcık ve uslu olanlardan bir iki adım öne çıktı. Okuyor, siyaset, ekonomi alanlarında fikir yürütüyorlardı.
Hâlâ bekaret önemliydi. Ama daha fazla kadın flört ediyor, eşini tanıyarak evleniyordu.
1980'lere gelindiğinde durum daha da farklılaştı. Modern şehirlerde ilişkiler daha rahattı. Üniversite okumuş, kariyer sahibi genç kızlar rahatça evlenebiliyordu. Hem dişi hem eril yanlarını kullanabiliyor, çocuk da, kariyer de yapıyorlardı. 1990'lara gelindi. Gençler, ilişkilerinde çok daha rahat, korkusuz ve kuralsızdı. Cep telefonları popüler hale geldi.
Herkes birbirine kolayca ulaşabiliyor, kaç göç kurallarının tamamen dışında hareket ediyordu.
Artık bazı gençler için bekaret de önemli değildi.
2000'lerde internet yaygınlaştı. Gençler, internette tanışabilecekleri ortamlar yaratıyordu.
İlk zamanlar her şey daha edepli, daha masumdu.
Fakat bu kez, 10 yıl beklemeye gerek kalmadan, teknolojinin gelişmesiyle birlikte ilişkiler yeniden çağ atladı. Türkiye'nin pek çok yerinde gençler, kendilerini daha serbest, ama bir o kadar gizli bir dünyanın içinde buldu. Kadınlar cinselliklerini keşfediyor, 60'ların Avrupası'ndaki cinsel devrim, Türkiye'ye sirayet ediyordu.
İlişkilerin son dönemde ne kadar farklı olduğunun altını çizmek istiyorum. Eskiden erkekler hoşlandıkları kızla hemen evlilik düşünmek zorundaymış. Şimdi öyle değil. Birden fazla kadın, erkeğin peşinden koşuyor; onun için kavga ediyor, yatakta marifetlerini sergiliyor.
Yine de bir gün ansızın, her şey iyi gidiyor zannederken, bir daha aranmamak suretiyle terk ediliyorlar.
Peki ne yapmak lazım? Oluşan yeni ilişki dinamiğinde, erkek artık bakire ya da yatakta harika olduğu için erkek o kadın ile evlenmiyor. Bambaşka bir alanda hakimiyet kurmayı öğrenmesi gerek. Dişiliğini ve bunun getirdiği gücü yeniden keşfetmesi ve ilişkiye istediği yönü verebiliyor olması gerek.
Erkekler ilişkiyi oyun gibi görür. Kızlar ise kuracakları yuvaya, doğuracakları bebeğe odaklanır, güven duygusu arar. Öyleyse, kadının oyun oynaması, erkeğin ise daha çok güven vermesi ve sorumluluk alabilmesi lazım.
Her iki taraf da âşık olabilmek için hayranlık, heyecan, merak, şehvet, şefkat duygularının tetiklenmesine ihtiyaç duyar. İlişkinin başında iki taraf kartlarını hemen açmamalı. İlerleme hızını erkek belirlerse, kendini avcı gibi hisseder.
Bu da dişi olmayan, özgüvenli bir erkeği hayatınıza sokar.

DİKKAT, BARDAĞI TAŞIRMAYN
Erkek, kadını elde ettiğini düşündüğü ilk an kendini geri çeker. Kadınlar korkmamalı.
Genel olarak kadında kaybetme korkusu olduğu için, bu devrede hata yapar. Çoğunlukla gerçekçi olmayan beklentilere girer. Sonra kaybettiğini sanır, acı çeker. Yapılacak en güzel şey, beklentiyi kesmek, duygusal davranmadan, sitem etmeden, kalbi kapatmadan kalabilmektir.
Hatta kadın, erkeğin uzaklaşırken yaptıklarını taklit edebilir. Bu, erkeğe bir sinyaldir. Oyunun kurallarını bildiğini ve kendisiyle ilişki oyunları oynamanın eğlenceli olabileceğini gösterir.
Fakat, kadınların bir bekleme eşiği vardır.
Erkek sınırları fazla zorlarsa kadın gider. Önce uğraşır ama bardak taştığında erkeğin işi çok zorlaşır. Kadın geri dönmez. Erkeğin söyledikleri ile davranışları birbirini tutmuyorsa, çeker gider.
Güzel bir flört evresi istiyorsanız, bu kurallara dikkat edin. Ne kadın olarak yanlış beklentiler sonucunda öfkelenip, duygusal ve kırıcı davranın ne de erkek olarak tam güvene ihtiyaç duyulduğu anda kaçışlarınızı çok uzatın. Unutmayın, her oyunun kuralı vardır