Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Burası rant bakanlığı değil!

Herhalde bu gazeteyi okuyanlar ve de benim 40 yıllık okurlarım, bir bakana yağcılık yaptığımı düşünmezler. Aslında o bakanı, yani kültür bakanımız Ertuğrul Günay'ı hayli ağır biçimde eleştirdim de: Örneğin AKM ve Emek Sineması vesilesiyle... Ki hâlâ da eleştirimi sürdürüyorum, bu iki temel konu ve yanı sıra Ayazağa'daki İKSV kültür merkezinin akıbetleri belli oluncaya dek, kendi adıma naçizane eleştireceğim. Ama öte yandan, iyi ki Ertuğrul Günay var. Görünürde muhafazakar olduğu halde ne yazık ki tarih, korumacılık gibi konularda yeterince muhafaza etmeyi düşünmeyen bir hükümette, Günay'ın olması bir şans. Bakınız, en son iki konuda söylediklerine... Öncelikle, İstanbul'un başına bence en büyük bela olma şansı taşıyan, İnönü stadının yıkılıp yeniden, daha büyük olarak, yeraltında dev bir otopark ve yanı başında otel, AVM vb. rant tesisleriyle yapılanması konusuna, bakan son derece olumsuz bakıyor. Cengiz Semercioğlu da geçenlerde bu konuyu yazdı ve aynı yöredeki iki büyük yanlışı, Swiss Otel ve Ritz Otel/Gökkafes yapılarını da anarak konuyu biraz genişletti. Sevgili Cengiz, aslında haklısın. Ama onlar geçmişte kalmış, olup bitmiş işler. Gerçekçi olup konuyu o kadar dağıtmasak ve yeni stad faciasını önlemeye çalışsak, daha doğru olmaz mı? Bakan şöyle demiş Cengiz'e: "Keşke imkanımız olsa da hem Gökkafes hem de Swiss Otel'i tarihi Dolmabahçe vadisinden taşıyabilsek." Ama bunu yapmak mümkün mü? Biz stada dönelim. Bakan şöyle diyor: "Bu kompleks Beşiktaş'a büyük rant sağlayacakmış. Burası rant bakanlığı değil! Gücümün yettiğince bu projeye karşı çıkacağım." İşte tam duymak istediğimiz ses! Umarım bakan dediğini yapar. Ayrıca "Burası rant bakanlığı değil!" sözünün bir slogan haline getirilip tüm bakanlıkların girişine asılmasına ne dersiniz? Ve daha geniş biçimde, kentte büyük futbol kulüplerinin rantı uğruna yapılagelen korkunç işler de akla geliyor. Bu kenti, doğası, tarihi ve geçmişiyle kulüplerin rantına feda etme siyaseti ne zaman değişecek? Ne zaman evrensel korumacılığın gerekleri kurumsal veya kişisel çıkarların önüne geçecek?

SAHİCİ DURURKEN SAHTESİ ORTAYA ÇIKTI
Ve de Beyoğlu. Yine Ertuğrul Günay katıldığı Beyoğlu Sohbetleri etkinliğinde şöyle demiş: "Cumhuriyet'in 100. yılında hayalimiz ve hedefimiz, şehirlerimizin tarihsel dokusunu yeni baştan canlandırabilmek olmalı. Bu arada Beyoğlu-Pera'da da mümkün olduğunca yeni bina yapılmamalı, tarihsel doku korunmalı." Peki ama sevgili Günay, o zaman yapılanlar ne? İçinde iki tarihi salon, Saray ve Lüks ve de yine tarihi Saray Muhallebicisi bulunan bina, sizin döneminizde bir gecede yıkılmadı mı? Yerine yapılan bina, sahte bir neo-klasik mimari, köşelerde yuvarlak, cephelerde dikdörtgen uzun balkonlar çirkin, hatta adeta müstehcen biçimde cadde boşluğuna sarkıyor. Yanı başındaki gerçek neo-klasik Cercle d'Orient binası terk edilmiş dururken, bu sahtesine ne gerek vardı? Ve dünyanın en eski ve en güzel salonlarından biri olan Emek çürümeye bırakılmadı mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA