Türkiye'nin Almanya'da, "dinin şartlarının kimseyi rahatsız edilmeden yerine getirilmesinin" artık kayıtsız, şartsız gerçekleşemediğini hayretle gözlemlediğini vurgulayan Bağış, Haziran ayında Köln Eyalet Mahkemesi'nin sünneti cezalık bir yaralama suçu saymasından beri, din özgürlüğünün uygulanma samimiyetinin şüphe uyandırdığını kaydetti.
Mahkemenin bu kararının yargıçların yorum hatası olarak kabul edilemeyeceğinin açık olduğunu ifade eden Bağış, bu kararın, Federal Almanya Cumhuriyeti'nin temel hak ve özgürlüklere olan bağlılığının sorgulanmasına neden olduğunu bildirdi. Bağış, şunları kaydetti: "Bir Alman mahkemesinin sünneti yaralama suçu olarak kabul edip yasaklaması, Almanya'daki Müslümanlar ve Musevilerin temel hak ve özgürlük alanlarından birine açık tecavüzdür. Bu bir vicdan özgürlüğü meselesidir. İnancın sınırlarını mahkemeler çizmemelidir. Bu karar, yasayla korunan dini uygulama özgürlüğüne karşı tam bir çelişki teşkil etmektedir.
Sünneti yaralama olarak nitelendirmek, büyük bir kültürel ve tarihi bilgisizlik göstergesidir. Zira sünnet, İslamiyetin olduğu gibi Museviliğin de ayrılmaz bir parçasıdır. Müslümanlar ve Museviler için sünnet müzakere edilebilir bir ritüel değildir. Avrupa'da hahamlar bu karar için boşuna 'soykırım sonrası Musevi yaşamına en ciddi müdahale' demiyorlar."
"Sayın Şansölye bu konuda haklıdır. Ancak, Şansölye Merkel'in bu duygu ve düşüncelere beş milyon Müslüman vatandaşını da katmasını umardım. Sonuçta sünnet, İslam dininin de gereklerinden biridir. Ayrıca bu tarz bir dayanışma mesajının Şansölye'den gelmesi, Avrupa kıtasında giderek artan İslam düşmanlığına karşı önemli bir işaret olurdu.
Bu bağlamda sünneti yaralama olarak değerlendiren hakimlerin nesnelliğini sorguluyorum. Eğer hakimlerin asıl niyeti bir çocuğun vücut bütünlüğünü ve dini özgürlüklerini korumak olsaydı, Hristiyanlığın gerekliliklerinden olan vaftizi de suda boğulma riski nedeniyle bu karara eklemeleri gerekirdi. Köln Eyalet Mahkemesinin kararı birçok Avrupa ülkesinin, toplumlarında artan kültürel ve dini çeşitlilik karşısında ne kadar zorlandıklarının göstergesidir.
Böyle bir mahkeme kararı ancak ve ancak artmakta olan İslam korkusunun ve antisemitik unsurların elini güçlendirir. Makul olmayan mahkeme kararları, büyüyen sosyal hoşgörüsüzlüğü teşvik için kötüye alet edilmemelidir. Bu nedenle, kültürel ve dini konularda yetkilileri daha duyarlı olmaya davet ediyorum."Almanya'nın borç krizindeki anahtar rolünün, bütün dünyada tanındığına ve takdir edildiğine işaret eden Bağış, yalnız bu rol modelin sadece finansal krizlerle sınırlı kalmaması, dini ve kültürel hoşgörü alanlarında da kendini göstermesi gerektiğini belirtti.
Aslında tam da yakın tarihi nedeniyle Almanya'nın bu konuda bayrağı taşıması gerektiğine dikkati çeken Bağış, Köln Eyalet Mahkemesi'nin kararının bu noktada hiç yardımcı olmayacağını vurguladı. Bağış, şunları kaydetti: "Alman edebiyat ve düşünce dünyasının simge isimlerinden Goethe, 'Gözlerin açık diye gördüğünü mü sanıyorsun?' diye sorar. Aynı şekilde Türkiye'nin büyük düşünürü ve mutasavvıfı Mevlana: 'İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir' der.
Medeniyetlerimizin bu simge isimleri, sorunların üzerine gitmek yerine, onları görmezden gelenler için yüzyıllar öncesinden çok önemli uyarılar yapmışlar. Bugün hala Avrupa coğrafyasında İslam korkusu üzerinden istismar siyaseti yürütenler ve ayrılıkçı zihniyetler için bu uyarıları tekrar hatırlatıyoruz.
Her hukuk devletinde olduğu gibi Almanya'da da toplum düzeninin bozulmaması için belli başlı kurallar olması gerektiğini, ancak dini yaşama özgürlüğünün mahkeme kurallarıyla belirlenmemesi gerektiğini ifade eden Bağış, bu kararın, ilk kez eski İçişleri Bakanı Wolggang Schauble tarafından toplanan İslam Konferansı'nda varılan sonuçların hatırlanması ve dikkate alınması gerektiğini de vurguladığını kaydetti.
Almanya'da toplanan İslam Konferansı'yla birlikte Almanya ve Bakan Schauble'ın bütün Avrupa ülkelerine açık bir sinyal gönderdiklerini belirten Bağış, bu mesajın, İslam ve Müslümanların Avrupa'nın kalıcı ve önemli parçalarından biri haline geldiği yönünde olduğunu anımsattı. Bağış, "Bu mesajın unutulmaya başlaması üzüntü vericidir. Azınlıklara karşı hoşgörü için saygı ve anlayış şarttır. İslamiyet ve kuralları hakkında büyük bir cehalet içerisinde alındığı belli olan Köln Eyalet Mahkemesi'nin kararı bu güzel sıfatlardan yoksundur. İnşallah bu hata kalıcı Alman içtihadında kendine yer bulamaz" dedi.