Tire Pazarı'nda dolaşırken, karşıdan bana gülümseyen yıkık dökük bir han gördüm. Çok ilgimi çekti. Altında kalaycı dükkanı vardı. Yaşını başını almış iki kalaycı bakır kapları kalaylıyor, tüm hünerleriyle... Durdum, seyrettim. Verdikleri emekler gerçekten çok ciddi. Ama dükkan başlarına yıkıldı yıkılacak. Bir dükkan sonra da zeytin ve zeytinyağı satan başka bir yer var. Aynı harabelikte... Ben meraklıyım ya, hemen sorup soruşturdum. Vakıf eserlerinden bir han hikayesi çıktı karşıma. Evet, o dükkanların bulunduğu alan vakıflara ait mülkler. Ancak kaderlerine terk edilmişler. Ağlama duvarına dönmüşler adeta. Değil orada gıda satmak, zeytin, yağ vs, insanların bulunması bile bir facia! Önünden geçmek riskli.
İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün konuya acilen sahip çıkması gerekiyor. Yıllarca bir vakıfta görev yapan kişi olarak gerçekten hicap duydum. Tarihe saygı, geleceğe ve geçmişe önem vermek çağdaşlık bence. Hiçbir tarihi eser kaderine terk edilmemeli. Hele o bir vakıf eseriyse... İnsanlar iyilik adına, paylaşmak adına, yardım adına vakıflar kurmuş. Bizler de onların bağışladığı bu eserleri korumak ve yaşatmakla mükellef olmalıyız, diye düşünüyorum. Kadere terk etmek ve yıkılmasını beklemek, kolay yol... Önemli olan yaşatmak ve yeni nesle doğru örnek olmak. Bu yıkık dökük manzaralar, iyilik yapmak isteyen insanlara güvensizlik verir. Caydırır onları, bağış yapmaktan. Hele
Tire Pazarı gibi turistlik bir ilçeye böyle bir yapıyı hiç yakıştıramadım. Belediye başkanı da ilgilenip
İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile gerekli teması sağlar diye düşünmek istiyorum. Düşünmek istiyorum, dedim çünkü
Tire Belediye Başkanı ile görüşmek istedik, kendisine ulaşamadık maalesef. Sevgili okurlarım, iyilik her zaman ruhumuza ferahlık verir. Vakıflar da iyilik yapmak isteyenler için doğru adreslerdir. Hiç bu noktada endişeniz olmasın. Gözden kaçanları da bizler aktarıyor, fark edilmelerini sağlıyoruz. Güvenle vakıflara yönelebiliriz. İyiliğin hiç içinizden ayrılmadığı güzel günler dilerim sizlere.