Gazeteniz Egeli Sabah'ın Sabah Kahvesi'ne konuk olan İzmir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kayhan Erciyeş, İzmir Üniversitesi'ni anlattı. Gelecek hedeflerini gazetemiz ile paylaşan Prof. Erciyeş, "İzmir gelecekte bir üniversiteler kenti olabilir. Ayrıca teknoloji ve ar-ge üssü de olabilir" dedi.
İzmir teknoloji ve ar-ge üssü olabilir mi?
İzmir teknoloji ar-ge üssü olabilir. Niye olmasın. Yatırım yapılıyor. Ekonomi Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi teknopark kurdu. İYTE bünyesinde de kurulu. Kentin güzel bir iklimi var. İnsanları biraz daha mülayim. Bir çok avantajı var. Ama altyapılarının iyi olması gerekiyor. Sadece güneş ve denizle olmuyor. İzmir'deki üniversitelerin rektörlerinin bir araya geldiği bir platformumuz var. Ayda bir toplanıyoruz. Genelde beraber aynı şeyi yapmaya çalışıyoruz. Bu çok önemli bir adım.
İzmir'in üniversiteler kenti olmasına nasıl bakıyorsunuz?
O çok doğru bir hareket. Çünkü hava güzel. İnterlandı çok iyi. Bir-iki saat içinde çok yere gidebilirsiniz. Öğrenciler için önemli. İstanbul'da bunu yapamazsınız. Ankara'da da yapamazsınız. Çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. İyi gidiyor işler. Yabancı öğrenciler daha fazla ilgi gösterecekler. Bizim 36 yabancı öğrencimiz var. Çok ciddi bir rakam değil ama daha iyi olacak. İzmir'i öğrenciler kalkındıracak. Öğrencinin girdiği her yerde hayat değişiyor. Muğla'yı biliyorsunuz. Son gittiğimde inanamadım. Tamamen değiştirmiş. Öyle olması gerekiyor. İnşallah olur. Olmaması için hiçbir sebep yok.
Üniversitenizin fakülte ve bölümleri hakkında bilgi verir misiniz?
Yedi fakültemiz var. Fen Edebiyat, Mühendislik, Mimarlık, Hukuk, Tıp, İktisadi ve İdari Bilimler ile Güzel Sanatlar fakültelerimiz bulunuyor. Güzel Sanatlar açıktı ama bölüm açmamıştık. Görsel İletişim Sanatları ile Sinema Televizyon bölümlerini açtık. İletişim Fakültemiz yok. Onu da açmak istiyoruz.
Akademisyen sıkıntısı çekiyor musunuz?
Bazı bölümlerde oluyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü'nde çok az insan var. Onları bulmakta zorlanıyoruz. Hukukta bazı bölümlerde zorlanabiliyoruz. Mesela Medeni Usül diye bir ana bilim dalı var. Türkiye'de toplam 40-45 öğretim üyesi var. 70 hukuk fakültesi var. YÖK de diyor ki, "her fakülteye bir tane bundan bulacaksınız." Hadi bakalım bulabilirseniz bulun. YÖK'te bazı uygulamalar hakikaten ilginç. Dışarıdan alalım bu hizmeti. O öğretim üyemiz de 2-3 üniversiteye hizmet versin. Toplam verdiği ders haftada 3 veya 6 saat. Ama çok önemli bir konu. İcra, iflas konusu mesela... Çok az kişi var. Beslenme konusunda istediğimiz gibi kişiler bulamadığımız için bölüm açamadık. 3 kişi bulmamız gerekiyordu. Sinema ve Televizyon'da zorlandık. Bazı bölümler çok kıymetli, bazılarını bulmak ise biraz daha rahat olabiliyor. Türkiye'de 5 üniversite daha açıldı. Git gide bu iş daha zor olacak. Dışarıdan da talepler var. Yabancılar geliyor. Birçok başvuru var. Yabancıların çalışması için prosedürler biraz zor oluyor. 3-4 yabancı öğretim üyemiz var. İleride daha fazla olacak. Gönümüzde akademisyenler altın kadar değerli. Biraz vaktini iyi geçirmiş bir akademisyen her yerde iş bulabilir. 173 üniversite oldu. Her birinin benzer bölümleri var. Kolay iş bulabilme şansınız oluyor.
Öğretim üyelerinin seçimi hakkında neler söylemek istersiniz?
İyi eğitim vermek bizim önceliğimiz. 232 öğretim elemanımız var. Yaklaşık 70'i Tıp Fakültesi'nde. Tıplara fazla karışamam ama 160 civarındaki öğretim elemanın alınmasındaki kararlarda ben de etkili oldum. Elimden geldiği kadar biraz dünya görmüş, iyi bir eğitim yapmış, faal olan kişilerden seçmeye çalıştık. O da önemli. Türkiye'de değişik şeylere bakılabiliyor. Yalnızca okunan okula bakıyorlar. Yurtdışında iyi bir okulda okumuş ama orada nokta koymuş. Bizde ise kişinin faal olması çok önemli. Bilimsel anlamda üretiyor mu? Yayın yapmak, kitap yazmak, konferansa gitmek gibi yapabiliyorsa bunları gerisi çok önemli değil.
Tıp Fakültesi için Medical Park Hastanesi ile bir işbirliğiniz var
Tıp Fakültesi için Medical Park Hastanesi ile bir protokolümüz var. Öğrencilerimiz hastaneyi 2 yıldan sonra eğitimleri için kullanacaklar. YÖK'ten tam bir onay bekliyoruz. Tıp Fakültesi'ni kurduk, 60 öğrenci aldık. Yurtdışından da 6 kişi geldi. 66 öğrencimiz var.
Öğrencilere burs sağlayabiliyor musunuz?
Yarım, çeyrek burslar var. Bu şekilde yüzde 40 civarında. Bunları birleştirip tam burs yaptığınızda her 3 öğrenciden biri bizde burslu okuyor. Hatta geçen yıl alınan her iki öğrenciden biri bursluydu. YÖK'ün isteği yüzde 10'dur. Biz eğitim sırasında da burssuz girmiş ama belli bir ortalamayı tutturmuş öğrencilerde sonradan burs alabiliyor. Burslu devam eden öğrenci, ortalamasını düşürürse o dönem hakkını kaybediyor. Ama düzelttiği zaman tekrar burslu olabiliyor. Bazı üniversiteler bursu bittiği zaman bir daha vermiyor. Bizde bu baraj 4'lük not sisteminde 2'dir. Öğrencinin çalışması bizde esastır.
Üniversite kampüsü hakkında bilgi verir misiniz?
Fatih Koleji'nin yan binalarını kullanıyoruz. Mimarlık fakültesi orada. Bu yıl Güzel Sanatlar'ı da oraya vereceğiz. Bizim büyüyecek yerimiz kalmadı ama Fatih Koleji'nden biraz daha yer alabiliriz. Önümüzdeki 2-3 yıl daha böyle gitmeyi planlıyoruz. Ondan sonra oturup tekrar düşüneceğiz.
Öğrencilerin meslek yüksekokullarına ilgisi nasıl?
İzmir'de meslek yüksekokulları çok iyi çalışmıyor. İstanbul'da ise çok iyi çalışıyor. İstanbul'da 4-5 bin öğrencileri var. Mesela Elektronik Haberleşme Bölümü açtık, çalışmıyor. Öğrenci bunu tercih etmiyor. Halbuki 2 yıl sonra çok rahat iş bulabileceği bir alan. Biraz İzmir'deki profil 2 yıl okumayı pek iyi bir şey görmüyor. İstanbul daha farklı. Hemen iş peşinde koşan bir kitle var. İzmir'de "Ben 4 yıllık üniversite mezunu olayım gerekirse iş bulmayayım" anlayışı mı var?
'Çocuklar çok yetenekli ama yol göstereni yok'
Teknoparklarımız var...
Bizim çocuklar çok yetenekli, çok da akıllılar ama doğru dürüst yol göstermek yok. Yazılım yapılacak. Üst seviye tasarım yapılmadan yazılım yapılmaz. Çalakalem oturuyorlar program yazıyorlar. Böyle yapılmaması gerekiyor. Hocalarımızın pratik deneyimi yok. İrlanda, gayrisafi milli hasılası 3-4 katına çıkarmış. Politik olaylarda var. ABD'liler oralara yatırımlar yaptılar. Sonuç olarak İrlanda ağırlıklı olarak köy ve tarım toplumuydu. Çevresi değişti.
Atılan yanlış adımlar neydi?
Türkiye'deki en büyük problem işi ehline vermemek. Devlet destekliyor ama insanların kafasındaki değişim nasıl olur onu bilmiyorum. Adama bir imkan veriyorsunuz ve diyorsunuz ki, "şunu destekle, şunu yap." Gidiyor akrabasını, tanıdığını alıyor. İşi anlayanı al yanına, ama o sistem burada çalışmıyor. İşi daha kötü yapan ama daha yakın insanlar görevler üstleniyor. Bu resmen bir hastalık. Üniversite olarak biz işi ehline vermeye çalışıyoruz. Üniversitelerde de var bu hastalık. Birçok üniversitede merkezi kontrol yokken, doçentlik verildiği zamanlarda, tanıdığı arkadaşlarına yönelik olarak hemen böyle bir kümelenme olurdu. Hukukta çok vardı. O ekol, bu ekol. Bizim Hukuk Fakültesi'nde mesela ekol yok. Herkes bağımsız, kendi başına... Üzerlerinde baskı yok. Baskı olan ortamlarda akademik çalışma çok zor.