Gazeteler malum; ilan, reklam gelirleriyle ayakta duruyor. O yüzden ilanın önünde olamıyorsunuz. Geçenlerde, Amerika'da 47 yıl evlilik terapistliği yapmış, konusunda binlerce öğrenci yetiştirmiş
William J. Hiebert ile röportaj yapma şansını yakalamıştım. Ancak röportajın yayın günü de ilanla yarışta mağlup oldum. Röportajda en önemsediğim kısım, yerini bir ilana bırakmıştı.
Amacım şikayet değil. Aynı kişi hakkında ikinci yazıyı yazma nedenimi açıklamak.
Aynı kişi hakkında yazacağım. Çünkü bu kadar değerli bir uzmanın "Kızınız olsa, ona mutlu bir evlilik için ne önerirdiniz" sorusunun cevabının okunmasını şiddetle istiyorum.
Kendisi hiç evlenmese de, yıkılmaya yüz tutmuş pek çok evliliğin kurtulmasında imzası olan Hiebert'in bir baba gibi yaptığı ilk öneri, "Büyü.
Önce büyü, olgunlaş. Kim olduğunu bil, neye ihtiyacın olduğu, neye olmadığı konusunda bir fikrin olsun"du. Gerçekten de yaşı kaç olursa olsun; büyümemiş, olgunlaşmamış, bu yüzden evlilik sorumluluğunu alamamış kaç kişi tanıdım.
Kaç yuvanın bu yüzden dağıldığına şahit oldum.
SANA İYİ DAVRANANI SEÇ
Kızlar genelde kendisine değer veren, arkasından koşan erkekleri pek seçmezler evlilik için.
Annesinin tırnağına bile zarar gelmesinden korktuğu nice kız tanırım
kendisine hoyrat davranan, gözünün yaşını kurutmayan erkeğin peşinden koşan. "Kaçan kovalanır" derler ya hani. Oysa Hiebert, mutlu bir evlilik için, "Sana iyi davranan bir insanı eş olarak seç. Evliliğin uzlaşmayla ilgili bir şey olduğunu bilen, anlayan bir insanı bul, seç kendine eş olarak" diyor.
En sevdiğim önerisi de
"Annesi, babası birbirini sevsin"di. Gerçekten, annesi babası birbirini seven kişiyle evlilik, bence de çok önemli. Hiebert'e göre, annesi babası birbirini seven, sağlıklı evlilikleri olan çocukların da evlilikleri sağlıklı oluyor.
BOŞANMIŞ EBEVEYNİN ÇOCUĞU
Tabii bu önerinin ardından akla gelen ilk soru, "Boşanmış ebeveynin çocuğunun mutlu evlilik yapma şansı yok mu? Çocuk da ebeveyninin kaderini mi paylaşacak? Bu kısır döngü hiç değişmeden sürecek mi?"
Anne baba evde uzlaşamadığı için,
uzlaşmayı sık görmeden büyüyebiliyor bu çocuklar. O yüzden de karar verme, uzlaşma, fedakarlık noktalarında becerileri çok gelişmemiş oluyor.
Bana göre, iyi kötü bir evliliği sürdürmeye çalışırken bile, sağlıklı ilişki kuramamış ebeveynin boşanmanın ardından bunu yapması çok kolay değilse de; Hiebert'in dediğine göre, evliliği beceremeyen çiftlerin çocuklarını bu döngüden kurtarma şansları çok şükür ki var.
Kimse mutsuz olmak için evlenmiyor. "Mutsuz bir evlilik yapayım. Bu arada birkaç çocuk da yapar, onları sıkıntı içinde büyütürüm" diye planlar kurmuyor. Evlilik gitmiyorsa, gitmiyor.
Ancak pek çok insan gibi benim de
yumuşak karnım çocuklar. Hiebert'in çok önemsediğim boşanmış ebeveynlere önerisinin de bilgisayarın 'bilmem ne dosyası"nın içinde kalmasına gönlüm razı olmadı.
Hibert, "Boşanmış çiftler, sağlıklı yetişkin ilişkisini devam ettirin. Çocuklarınızı, tüm hayatındaki ilişkilerini etkileyecek
doğru uzlaşma, iletişim biçimlerinden mahrum bırakmayın. Olgunlaşmış çiftler, boşansalar bile çocuklarına olumlu iletişim örneklerini gösterme fırsatına hala sahipler. Bunu öğrenmeleri gerekiyor ki çocukları bu döngünün aynısını tekrarlamasın" diyor.
YÜRÜMEYECEK EVLİLİĞİN SİNYALLERİ
Bir de evliliğimi kurtarayım diye yapmadığı kalmayanlar vardı ya! Onlar için de bir soru yönelttim
adına enstitü kurulan değerli uzmana.
Cevap pek bilinmedik değil. "Savunmaya geçip,
hep kendini haklı göstermek çabası, karşısındakini yok sayma, hep eleştirme, aşağılama, küçümseme, hem düşünce hem davranış anlamında zorlama, kendi isteğini sürekli karşı tarafa dayatma"yı yapmamak gerek. Bunlar yapılıyor ve eğer değişmiyorsa, o ilişkinin çok iyi gitmeyeceğini kestirebiliyorlar.
Bir de hep karşı tarafı suçlamayı gördüklerinde ve bu konuda herhangi bir
değişim olmayacağının sinyalini aldıklarında, "Bu ilişki çok uzun sürmez" diyorlar.
Kişi kendi hatasının da olduğunu kabul ediyor ve "Evet bende de bir şeyler var.
Ben bunu istiyorsam ben de bir şeyler yapmalıyım" diyorsa, o evliliğin
kurtulma şansı var.
Benden söylemesi...