- Yeni bir albüm yapma isteğiniz var mı, anne-oğul?
- Y:B: Annemle 1980'li yılların sonlarına doğru albüm yaptık. Sonra ben grup çalışması yaptım 1995'e kadar. 95'ten sonra solo olarak devam ettim. Şimdi annem 'Bir veda albümü yapalım beraber,' diyor.
- Ş.B: Ülkemizde halk ozanlarına devlet sahip çıkmıyor. Hatta sahip çıkmayı bırak, önümüze taş koyuyorlar. Biz Mahsuni ile beraber Avrasya ülkelerine gittik, adamlar halk ozanlarını bakanlıktaki toplantıya alıyorlar. Halk ozanına ev yapmış, araba vermiş, maaşa bağlamış. 'Sen yaz,' demiş, 'edebiyatıma katkıda bulun.' Biz de elimize sazı alıp, sokağa çıktığımızda tepemize bindiler. Zindanlara saldılar.
- Neden veda albümü?
- Ş.B: Yani ses tonum rengini kaybediyor, ben bundan endişeliyim. Yavuz da diyor ki, 'Anne teknik çok ilerledi, onlar gideriliyor...' Bu nedenle ben son bir kaset yapmayı çok istiyorum. Böyle devrim kokan bir kaset.
- Neye tahammülünüz yok bu ülkede Şahsenem Bacı?
- Ş.B: İnsan kayırmalar, iğrenç politikalar, haksızlıklar, kadınların ezilmesi... Bunların hepsi beni üzüyor.
- Neden yeniden evlenmek istemediniz?
- Ş.B: Mutlu bir evlilik yaşamadığım için ikincisini düşünmedim. Siz hareketlerinizle göstereceksiniz ki, karşınızdaki o cesareti bulsun. Ama ben asla kimseye öyle bir cesaret vermedim.
- Y.B: Biz anneme bazen söylüyorduk, 'anne, evlen,' diye, ama o cesareti de her zaman bulamazsınız. Tam bir Osmanlı'dır annem aslında. Biz çocukluğumuzda barikatlarda nöbet tutardık, devrimcisin, elinde silah, eve giderdik, 'Ulan ben sizi bugün giydirdim, ne bu üstünüz,' diye bizi döverdi. Aslında çok sıkıntı içinde büyümüş ama çok mutlu çocuklardık. Arabesk bir hayat sürmedik. Sıkıntılıydık, ama o sıkıntılarla nasıl baş edileceğini bize öğretmişti annem.
- Ş.B: Ayrıldıktan sonra baba hayatımızdan çıktı. Beş-altı yıl nerede olduğunu bile bilmedik. Açsak da kimseye belli etmedim. Tencereyi ocağa koyardım, içinde su var. Çocukları çağırırdım, 'Gelin yemek hazır,' diye. Çocuklar gelirdi tencerenin içerisinde su kaynıyor.
- Y.B: Tencerede yemek yoksa bile orada bir şey kaynadığını düşünüyorduk biz. Ayağımıza hiç çöp batmadı. Ne bir uyuşturucu kullandık, ne başka şey, cezaevinde olabilirdik, ölmüş olabilirdik, kötü arkadaşlarımız olabilirdi. Allah bize yardım etti her zaman.