Rıdley
Scott dönüyor. Uzun zamandır artık her filmi bir olay sayılan, bugün 74 yaşındaki İngiliz yönetmen, 2000 yılının
Gladyatör'ü ve 2005 yılının
Cennetin Kırallığı'ndan sonra, bir kez daha tarihin içine dalıyor. Film, Robin Hood efsanesini yeniden ve farklı bir yorumla ele alıyor. 12. yüzyılın sonlarındayız. Tam 10 yılını Haçlı seferlerinde geçiren kral Aslan Yürekli Richard dönüş yolundadır. Ama onun bu kahramanlık ve soyluluk uğruna savaşımının bedelini İngiliz halkı ödemiştir: Soylusundan köylüsüne habire yükseltilen ve neredeyse ellerindeki ekmeği bile alan ağır vergilerle... Kutsal Savaş'ta kralın yanındaki okçulardan biri, tam bir macera adamı Robin Hood, dönüşte bir avuç yakın arkadaşıyla kendi yolunu seçmeye niyetlidir. Ancak bir emaneti yerine ulaştırmak için yolu Nottingham'a düşecek, burada ortadan kaybolan Richard'ın yerine tahtta oturan kral John'un zalim yönetiminin yıkıcı etkilerini ve de soylu dul Marian'ı tanıyacaktır. Ve de Robin, geleceğin adalet dağıtıcısı olmanın hemen öncesinde, kralın yanında yer alarak o zor günlerde ülkeyi istilaya kalkışan Fransızlara karşı savaşacaktır. Film, bir dizi aksiyon bölümüyle açılıyor. Ve işler biraz karışıyor. Karmaşık bir dizi tarihi olayı çözümlemeye çalışırken, bir de çok çabuk geçen ve nerdeyse ne olup bittiği anlaşılmayan sahneler insanı şaşırtıyor. Ama ardından durum düzeliyor. Ve kaliteli tarihi filmin güzellikleri başlıyor. Çünkü Scott burada artık kamerasını insana, bireylere çeviriyor. Dram her zaman aksiyondan daha ilginç değil midir? Ve böylece o kaba-saba insanların, tarihin kendilerine biçtiği rol içinde nasıl birer soylu kişiye dönüştüğü, oğlunu yitirmiş yaşlı ve artık nerdeyse kör bir babanın acısı, bir hafta evli kaldığı kocası kutsal savaşa gittikten sonra eline erkek eli değmemiş bir bakire dulun acısı ortaya çıkıyor. Ridley Scott, tarihin ötesine geçerek bize o dönemde halkın yaşadığı gerçek hayattan izlenimler sunuyor, bizi adeta gündelik hayata ortak ediyor. Görünüşlerindeki ter, pislik ve leş gibi koku kadar, kişilerin ruhsal özelliklerini ve davranış nedenlerini de sanki kavrar gibi oluyoruz. Öte yandan yönetmen
Cennetin Kırallığı'nda nasıl Selahaddin Eyyubi kişiliğinde Doğu/Müslüman uygarlığını yüceltiyorsa, burada da yine benzer bir şey yapıyor, daha filmin başlarında Haçlıların Akka'da işledikleri Müslüman katliamından söz ediyor. Hem de kahramanı Robin'in ağzından... Öte yandan, 1215 tarihinde imzalanarak, krallıkla tebaasının ilişkilerini tanzim eden ve tarihin ilk demokrasi belgesi sayılan Magna Carta'nın ilk hazırlıkları da gösteriliyor. Gerçi kral John sözünden cayıp bunu imzalamayacaktır, ama bizler elbette tarihin gelişimini biliyoruz! Çok iyi seçilmiş oyunucularıyla iyi oynanan, drama-aksiyon dengesini de çok iyi kurmuş bir film. Özellikle finaldeki savaş sahneleri görkemli. Scott bize bir kez daha, büyük kitle filmi denen şeyin en düzeyli örneklerinden birini sunuyor. Ve de son yıllarda
Gladyatör'den
Cesur Yürek'e bu türün en sevdiğimiz filmlerinin tadını duyuruyor.
ROBIN HOOD ****
Yönetmen: Ridley Scott Senaryo: Brian Helgeland Görüntü: John Mathieson Müzik: Marc Streitenfeld Oyuncular: Russell Crowe, Cate Blanchett, William Hurt, Max von Sydow, Danny Huston, Matthew Macfadyen, Mark Strong, Mark Addy, Scott Grimes, Lea Seydoux Universal (UİP) filmi.