- Haiti'ye ne kadar zamanda gittiniz?
U.D: 17 saat uçtuk. Adaya indiğimizde depremin üzerinden 50 saat geçmişti. Pakistan depreminde 17. saatte enkazdaydık. Orada yedi kişi kurtardık. O zamanki devlet başkanı Pervez Müşerref'e mektup yazmıştık, 'oraya gelmek istiyoruz,' demiştik.
- Kaç kişi gitmiştiniz Haiti'ye?
U.D: Dokuz kişiydik.
- Haiti'ye ulaştıktan sonra nelerle karşılaştınız?
U.D: Önce adanın diğer tarafındaki ülke olan Dominik Cumhuriyeti'nin başkenti Santa Domingo'ya indik, yanımızda jeneratör götüremediğimiz için oradan jeneratör ve gıda kutusu alarak Haiti'nin başkenti Porto Prince'e 17 saatlik bir karayolu yolculuğundan sonra vardık. Bu arada ulaşımımızı yapacak araçları ve güvenilir olması çok önemli olan şoför ve rehberleri ayarladık.
- Ulaştıktan sonra neler oldu?
U.D: Porto Prince vadiye doğru uzanan bir kent, tepe kısmında zenginler, alt sahil kısmında yoksullar oturuyor. Aradaki uçurum çok derin ve herkesin belinde silah var. Mevsimler çok yaman, iki mevsim var ülkede: Yaz ve cehennem. Biz yaz mevsiminde oradaydık, sıcaklık 35 dereceydi. Karayip Market'in etrafında dolaştıktan sonra içeriye girdik, içeride kalabalık bir insan grubu vardı ve herkes umutsuzdu. Şehirde güvenlik önleminizi almadan yaşamanız imkânsız, mutlaka askerler tarafından korunmak zorundasınız.
- Soygunlar mı oluyor?
BE: Tabii ki. Ki biz yoksul kesimde değildik ve sahil kesimine olağan durumlarda bile girmek riskliymiş.
U.D: Binaya girdikten sonra, bir 'güvenlik çizgisi' yarattık. Enkazın son durumu, yapısal analizi, çıkarılan ve mevcut krokileri değerlendirdik.