- Şakir Bey'in babası eczacı olmasını istemiş ama o okulu bırakmış. Sizin de babanız baskı yapıyor muydu bu konuda?
- Benimki de aynısı. Tabii kocaman eczaneyi bıraktık, sattık, devrettik... O zaman 1940'lar, 50'ler. Liseyi bitirdim, babam doktor olmamı istedi. En azından eczacı. Malı kime bırakacak? Tek çocuk. O zaman dört tane eczane var Beyoğlu Caddesi'nde Rebul, Mebul, hepsi Fransız mransız. Şakir'in babası da, benimki de ilk Osmanlı tıbbiyesinden çıkan eczacılar. Bunlar kimyacıydı. Gram gram ilaçlar yaparlardı. Şimdi diş macunu gibi bir kutu veriyor, bitti. Eskiden ilaçları onlar yapıyordu. Babamın acı badem kremleri vardı meşhur. Şimdikiler hakiki kimyager değil, mümessil. Tıbbi büyük bir malzeme yapmazlar. Burada ecza fabrikası yoktur. Çok az.
- Eczacı olsaydınız ne olurdu acaba?
- En fazla Ara Güler olacaktık. Oysa şimdi foto muhabiri Ara Güler'im. Bütün dünyayı gezdim. Hastanelerde bir sürü doktor var, ne işe yarar? Hiçbir işe yaramaz. Yaşar yaşar ölür.