-
Geçen sene Kafka'nın Dava'sından esinlenilmiş İstanbul'da Bir Dava oyununda Bay K'yı oynadınız. İstanbul'da bir Bay K neler yaşıyor?
- Kafka'nın Bay K'sı üzerinden değil de, bize uyarlanmış şekliydi, bizden motiflerin olduğu... Çok keyif aldığım bir oyun oldu. Bay K bir sabah nedensiz yere tutuklanır ama içeriye atılmaz. Her şey çok gariptir. Herkes suçlu gözüyle bakar ona ve sonunda herkes ölümünü seyreder. Önemli olan tarafı, hiçbir şeyin belli olmaması.
-
Adalet hem Ezel dizisinin hem de öyle görünüyor ki sizin önemli bir derdiniz. Türk toplumunun adalet kavramını nasıl tanımlarsınız?
- Türkiye'de insanların her şeyi kişisel aldıklarını, toplumsal çıkarların, değerlerin önüne kişisel düşüncelerin alındığını düşünüyorum. Adalet, adil olmak duruma göre, şartlara göre değişmez. Ne yazık ki biz, kişiye, duruma göre kişisel yargılarımızı kolaylıkla değiştirebiliyoruz. Bu nedenle de bazen tek bir kişinin, zümrenin haklarının korunduğu bir durumla karşılaşabiliyoruz. Menfaatler, birden adaletin önündeki en büyük engel haline gelebiliyor.
-
Bir oyuncuyla aşk da zor olsa gerek. İnsan bilemez 'Oynuyor mu acaba şimdi?' diye düşünmeden edemez sanki.
- Yapılan işle bir alakası yok bence. İlişkinin nasıl kurulduğuyla alakası var. İki insanın birbirini nasıl kabul ettiği, ne kadar tanıdığı, ne kadar anlamaya niyetli olduğuyla alakası var.
-
Ezel dizisinde Cengiz başkasını seven bir kadını her şeye rağmen seviyor büyük bir aşkla. Yiğit Özşener'i düşünürsek, başkasını seven birini böylesine sevebilir mi?
- Tabii ki sevmeye devam ederim. Aşkın öznel bir şey olduğunu düşünüyorum. Bir şeye karşılık verecek diye âşık olunmaz ki! Bu sizinle ilgili bir şey, kendi içinizde de yaşayabilirsiniz. Elbette sizin sevdiğinizin de sizi sevmesi çok güzel bir şey ama aşkta herkes kendinden sorumludur.