- Yazdığınız bir yazıda 'Genç edebiyatçılarda sözden çok kurgu var,' diyorsunuz. Bu pek iyi bir şey olmasa gerek.
- Edebiyatın kurgu olduğuna bir noktada ben de inanıyorum ama bazen kurgunun içini dolduracak sözü olmayanlar da yazıyorlar. Eğlenerek okuyorsunuz ama bitirdiğinizde 'Eee?' diyorsunuz. Ben hâlâ eski bir okurum ve o 'Eee...'yi merak ediyorum. Birçok okur da sadece iyi vakit geçirmek için kitap okur ama ben has okurun hâlâ bir söz merak ettiğine inanıyorum. Özellikle 70'lerde bir eğilim vardı; toplumcu gerçekti edebiyat. İllaki sanat, edebiyat halkı eğitecek. Bu anlamda edebiyatın eğitimine inanmam ama başka bir anlamdaki eğitime inanırım. İyi bir kitap okursan, iyi bir insan olursun. Bu anlamda edebiyat insanı eğitir, adam eder. Sadece eğlencelik olanlar pop şarkılar gibidir.
- Bahsettiğiniz o 'has okur' kaç tanedir ki?
- Onlar bütün dünyada çok azdılar.
- Çoğalmaları gibi bir umut var mı?
- Olsa keşke. O zaman dünya daha yaşanır bir yer olurdu. Başkasının sözünü merak eden insanlar çoğunlukta olurdu. Bu kadar savaş olmazdı. Çoğalır mı bilmiyorum. Has okur olmak biraz emek vermek, bir yorgunluğu göze almak, yazar tarafından hırpalanmaya razı gelmeyi gerektirir.
- Çok satan kitaplara karşı da bir önyargı var genelde.
- O zaman Sait Faik de kötü, Sabahattin Ali de Reşat Nuri, Hüseyin Rahmi de kötü.