Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YASEMİN TAŞKIN

Kedi Gezisi

Bizim tatil kedi keşfine döndü... Bir yere giderken benim çocuklar "Kedi var mı?" diye soruyor

Bu bir kedi gezisi. Türkiye tatilinde kısa arkadaş, eş dost ziyaretleri de var. Bir yere gideceğiz, benim çocuklar soruyor "Kedi var mı kedi". Ben de onlara elimde olsa kedi haritası çizeceğim. "Türkiye'nin kedilerini gidip görelim" diyeceğim. Bu mümkün olmadığı için evinde, sokağında, bahçesinde kedi olan insanlar benimkilerin tercihli tatil mekanı. Bu arada kardeşim Alpaslan yanıma geldi, "Kedi yazma, beni yaz" dedi ama sonra vazgeçti. Herhalde yazacaklarıma pek güvenmiyor. Bu kardeş ilişkileri de çok kedisel ilişkiler zaten. Onunla ilgili bir yazıya, "Bütün Cumhuriyet ansiklopedilerini ezbere bilirdi, Beatles'ın şarkılarını da..." diye başlayabilirim ya da "Kafaya ne koyarsa yapar, bütün çevresini bunun için örgütler, "hadi, hadi" diyerek bir iç kıyımı duygusunu sürekli canlı tutar" da... Neyse kedilere dönelim.

KUŞADASI'NDA YÜZÜLECEK
Kuşadası'nda geçen yıl çok zahmetlerimizi çeken dostları ziyaret ediyoruz. Çocuklar da ritüel oluşturmaya bayılıyorlar. Şimdi ne olursa olsun, Türkiye'ye gelindiğinde Esra ile Can görülecek, Kuşadası'nın dalgalarında yüzülecek, Davutlar Pazarı'ndan oyuncak alınacak, her çeşit pazar yerinden boncuk, hal hal toplanacak, bol bol dondurma yenilip bedava çıktı mı diye bakılacak. Esra ve Can'la motor turu yapılacak, Güliz'e sosis pişirtilecek. Oğlum geçen yıl bu sosis hikayesi yüzünden habersiz Güliz'lere kaçtığı için hiçbir sofradan eksik değil. Bol bol kedi aranılacak. Kuşadası'ndaki dostların evinde, yemede içmede en iyi Türk yemekleri yapan restoranlara taş çıkartılıyor. Elbette benim ilgi alanım kediler değil. Kedi, kedi derken Selçuk'a da bir uğradık. Oya'ların evinde anneleriyle beraber, 3 yavru kedi vardı geçen sene. Elbette büyüdüler, bir tane kalmış neyse onunla oyalandık. Altan biraz tedirgindi. Geçen hafta THY ile ilgili yazımı okumuş, benimle dalga geçiyor: "Selçuk'ta kırmızı alarm verdim. Ege sahillerinde asabi, asabi gezdiğini, dikkatli olmalarını söyledim" diyor. Benim derdim ise varsa yoksa kedi. Kedi var mı kedi? Üstelik Oya'nın kedisi hasta, bizimkiler bütün gün okşayıp duruyorlar. Ben kedi sevmem. Oğlum zorla "Gel sana kedi sevmeyi öğreteyim" diyor. Sesimi çıkarmayıp yapıyorum. "Gördün mü, hiç zor değil, sana öğrettim diyor" gururlanarak. Restorana giderken bile soruyoruz: "Kedi var mı, kedi?". Kedili restoran çoktur herhalde, ancak o kedileri sahiplenenler ne kadar bilmiyorum. Selçuk'ta Nadide'nin Yeri'ne gidiyoruz. Hep ritüeller, geçen sene orada da kedi sevmiştik. Bu kez, minik 2 aylık bir kara kedi buluyoruz. Çocuklar bu yavru kara kedi üzerine inanılmaz bir paylaşım savaşı veriyor. İkinci yavru kedi aranıyor, barışın sağlanması için. Yok. Neyse sırayla sevmeye razı oluyorlar. O kadar tutku ile seviyorlar ki "İlla da Roma'ya götürelim" diye tutturuyorlar. Neredeyse razı olacağım: Koku, tüyler hep beni irkilten şeyler, bir de tatilde nereye bırakılır düşüncesi... Aklıma kurnazca şeyler de geliyor. Şu dadılara vereceğim para yerine iki kedi alsam, çocuklar bütün gün oynar, ben de bir çocuğun okulunu bedavaya getiririm, diyorum içimden. Kedi olayını düşüneceğime söz verdim çocuklara. Selçuk'tan ayrılmadan önce Oya'nın kedisi oğlumun elini tırmaladı, kızımın da elini yalancıktan ısırmış. Çok kızdılar. Kabahat onların, bütün bir sabah kraker yedirtmeye çalışmışlar kediciğe. Minnoş'un tepesi atmış. Sonra hatalarını anlayınca kedi sevdası gene geri döndü. Aile, eş dost ziyaretleri faslı bitti. Şimdi soruyoruz: Çeşme'de kedi var mı? Ya Alaçatı'da...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA