İzel, 25'inci sanat yılında 'Jazznağme' adlı yepyeni bir albümle dinleyicisinin karşısına çıktı. Bu albümü anne ve babasına adayan ve "Boynumun borcuydu" diyen sanatçı, hayatına damga vuran nağmeleri, caz altyapısıyla seslendirdi. İzel ile pop dünyasına kattığı ilklerden özel hayatına kadar her şeyi konuştuk...
Bu yıl müzikte 25'inci yılınız. 25 yılı geride bırakmak nasıl bir duygu?
Bilmem, normal insanların neredeyse emekliliği aslında 25 yıl... Benim 25 senemi soruyorsanız, yorucu! Bir yandan da hem güzel hem de çok güvenli...
Güvenden kastınız ne?
Korkun olmuyor, 'ya bitersem' korkusu çok yaşamıyorsun bu saatten sonra.
Sizin böyle korkularınız oldu mu hiç?
Olmaz mı, çok yaşadım... Her albüm öncesi yaşıyordum aslında. Şimdi daha emin adımlarla, daha kendime güvenli gidiyorum. Ama bir kez daha söylüyorum: Çok yoruldum.
İZEL FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...
BİRBİRİNİN AYNI 200 ŞARKI
Bu yorgunluğun üzerine bir dinlenme mi oldu 'Jazznağme' albümü? Poptan da mı yoruldunuz?
Yorulmak da denebilir ama aslında sıkıldım galiba. En son albümümü üç sene önce yapmışım. Normalde iki senede bir yaparım. Bu kez biraz ara vermek istedim. Kendime zaman ayırdım biraz, cildimle ilgili operasyonlar geçirdim. Sonra repertuvara başladığımda 200 civarında şarkı dinledim. Dinlediğim şarkıların hepsinin aynı olduğunu fark ettim. O şarkıları zaten bundan 10 sene önce ilk ben yapmıştım. Hâlâ 'Yok Yere', 'Geceler Kara' gibi şarkılar geliyordu. Aslında dünyada da melodiler bitiyor ve herkes o yüzden ritme yöneldi. O şarkıları dinledikçe gerçekten bunalıma girdim ve 1.5 ay Amerika'ya gittim. Orada kulağımı temizleyip, kafamı dinlemek istedim.
"10 sene önce bunları ilk ben yapmışım" dediniz. Neyi kastettiniz?
'Hasretim' şarkımla başlayan bir sint ritmi vardır. Dans müziği. Şimdi hemen hemen bütün şarkılarda bu ritm kullanılıyor. İlk ben dans dersi alıp, sahnede şarkı söylerken bir yandan da profesyonel dans ettim. Almanya'ya gidip Jennifer Lopez'in hocasını buldum. Yaptığım işi ciddiye alırım çünkü. Günde sekiz saat dans ediyordum. Şimdi bakıyorum, kliplerde herkes dans ediyor. Demek ki doğru bir şey yapmışım. 97 senesinde Mustafa Sandal ile yaptığım 'Emanet' albümümde ilk biz R&B yapmışız. Kıyafetlere baktığında; pantolonun üzerine bikini ya da sutyen giyerek sahneye çıkan da ilk benim. Özetle, ben bunca yıl sonra kendimi tekrar etmek istemedim.
'ARTIK ZAMANIDIR' DEDİM
Bu albüme nasıl karar verdiniz?
"Artık şarkılardan anlamıyor muyum acaba" diye kendimi sorguladığım ve müzikten heyecan duymadığım bir dönemde, bir gece dua ederek yattım. Çünkü o zaman Allah bana gösterir doğruyu. O gece rüyamda, bundan 20 yıl önce anneme ve babama verdiğim sözü gördüm. Benim konservatuvarda asıl branşım klasik kemençe ve Türk Sanat Müziği idi. Annemlerin isteği de, benim radyo sanatçısı olmam ve Türk Sanat Müziği söylememdi. Ben popçu olunca (gülüyor) onlar biraz üzüldü, ben de onlara bir gün bir TSM albümü yapacağıma söz vermiştim. Ben popun ve şöhretin içinde unuttum bunu... Rüyamda da görünce, 'artık zamanıdır' dedim.
Bu kadar, 'iyi şarkı' sıkıntısı çekerken denk de gelmiş galiba?
Evet, belki de onun için o şarkıların içine giremiyor, aradıklarımı bulamıyordum. Kararımı verdim ve hemen prodüktörüm Polat Yağcı'ya söyledim. O, çok şaşırdı çünkü benden bir pop albüm bekliyordu ama "Tamam, yapalım" dedi. Bu dönemde birçok insan TSM'yi ticari bulmadığı için yanaşmaz ama Polat hemen kabul etti.
"Yeni şarkı bulamadı" denmesinden hiç çekindiniz mi? Yoksa röportajın başında söylediğiniz gibi bir 'kendine güven' mevzusu mu bu?
Hiç öyle düşünmedim çünkü ben TSM'nin eğitimini almışım. Bir kere bu albüm benim boynumun borcu. Sanat müziği dünyasının içine girince, o şarkıları ne kadar özlediğimi de fark ettim. Bir de bu albümde yer alan her şarkı benim hayatımda yeri olan, benim için çok anlamlı şarkılar. Beni sandığımdan daha çok heyecanlandırdı bu proje. Benim annem babam öğretmendi. 12 yaşımda konservatuvarı kazandım. Onlar Ağrı'ya mecburi göreve gittiler ve ben burada kalmak zorundaydım. O zaman 'Gurbet'i söylerdik birbirimize. 'Gurbet'i açılış şarkısı yaptım. 'At Kadehi Elinden' annemin en sevdiği şarkı, 'Bu Ne Sevgi Ah' babamın en sevdiği şarkı. 'Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine', Üsküdar Şehir Tiyatrosu'nda 12 yaşımda sahnede söylediğim ilk şarkı. 'Haydar Haydar' Müzeyyen Senar'a kemençe çalma şerefine nail olduğumda Müzeyyen Hanım'ın söylediği şarkıydı. 'Veda Busesi' benim en yakın dostumun, en sevdiği şarkı... Böyle hayatımın en önemli dönemlerini ve insanlarını anlatıyor bu şarkılar. Bir de son dakika şarkısı girdi.
MELODİLERE SADIK KALDIK
O nasıl oldu? Albümü 14 şarkıyla bitirdik. Selami Şahin'den "İzel'i rüyamda gördüm, albümünde 'Kal Bu Gece'yi söylüyordu" diye haber geldi. Selami Abi'nin de rüyası çıkarmış benim gibi hep. Vardır bir hayır diye düşünüp, Gönül Şen'den de bu şarkıyı aldık. Albümde 15 şarkı var, bir tanesi yeni. Onu da ben yazdım. Adı 'Baba Beni Maziye Götür'. Aslında 'Baba Beni Meyhaneye Götür'dü. Bir baba-kız dertleşme şarkısıydı. Üstelik ne babam ne de ben, içki içen insanlar değiliz. Ama babam istemedi o sözleri, "Babalar kızlarını meyhaneye götürmez evladım" dedi, konu kapandı.
Şarkıların melodilerine sadık kaldınız mı?
Evet, tamamen sadık kaldık ama altyapısını caz yaptık. Aranjörüm Selim Çaldıran'ın fikriydi. Çok farklı bir şey oldu. Çok enteresan bir yere gitti albüm. Çok yakıştı...
Yine bir ilk yaptınız o zaman... Bunca ilkin gerçekleştiricisi olarak, yeni isimler içinde size, sizi örnek aldığını söyleyen var mı hiç?
Çok gariptir ki genç isimler, "Örnek aldığınız biri var mı?" dediklerinde iki kişiyi söylüyorlar. Ya Sezen Aksu ya da Ajda Pekkan... Hiçbiri de çıkıp İzel'i, Sertab Erener'i Candan Erçetin'i, Şebnem Ferah'ı ya da Aşkın Nur Yengi'yi örnek aldım demiyor. Bu ülkede Sezen Aksu ve Ajda Pekkan'dan başka şarkıcılar da var. Ve hakikaten bizler örnek alındığımızı biliyoruz ve görüyoruz ama o insanların ağzından asla duymuyoruz. Ben biliyorum, benim aranjörüme gidip, "İzel gibi albüm yapalım", modacıma gidip "İzel'inki gibi kıyafet istiyorum" diyenlerin olduğunu.
Bunun nedeni ne sizce?
Herhalde Ajda Pekkan ve Sezen Aksu en büyük oldukları için onları örnek alıyorum demeyi zararsız, bizleri ise zararlı görüyorlar.
Siz, kimi örnek alıyorsunuz?
Ben, Bengü'yü örnek alıyorum (gülüyor)... Şaka bir yana sesini, tipini, giyimini, tarzını, içtenliğini ve hanımefendiliğini çok seviyorum.
Hayalimdeki evlilik teklifini aldım
Sekiz aydır Emre Özcan ile birliktesiniz. Ama birlikte hiç görüntülenmediniz. Bunu özellikle mi yaptınız?
Ben sadece işimle haber olmak isteyenlerdenim. Bunu da seneler içinde kanıtladım herhalde. Evet sekiz aydır Emre ile birlikteyiz.
Nerede tanıştınız?
Yakın arkadaşım Emel Müftüoğlu dizi çekimi için Sinop Ayancık'a gitmişti. Orayı çok sevmiş, beni de davet etti. Gittim. Emre ile aynı dizide oynuyorlardı. Orada güzel bir arkadaşlık oldu. Döndükten sonra da baktık ki birbirimize çok uyuyoruz, öyle başladı işte.
İKİMİZ DE BOĞA'YIZ
Gezetecilere yakalanmamak için evden mi çıkmıyorsunuz?
Yoo... Bizim de arkadaşlarımız var, buluşuyoruz filan ama gittiğimiz yerlerde gazeteciler yok. Birlikteyken de film seyrediyoruz, wii oynuyoruz. Çok iyi anlaşıyoruz, kafa yapımız uyuyor. İkimiz de Boğa burcuyuz zaten. O benim müziğimi çok seviyor, ben onun oyunculuğunu çok beğeniyorum, hatta hayranıyım. Onu seyrederken, o, bizim evdeki Emre değil bambaşka biri gibi geliyor bana.
Birlikte mi yaşıyorsunuz?
Evet.
Evlenmeyi düşünüyor musunuz?
Yani biz aramızda bir yüzük taktık aslında. Hayatım boyunca hayalini kurduğum çok romantik bir evlilik teklifiydi. Ben de cevap olarak boynuna sarılıp ağladım. Bakalım, hayat bizi nereye götürecek...
Tek albümle Pink Floyd olduk
Herkes bunu konuşuyor, ben de sormadan geçemeyeceğim. 16 yıl önce tek bir albüm yaptığınız halde, hâlâ İzel-Çelik-Ercan olarak anılmayı nasıl başarıyorsunuz?
Sormayın, ben de bilmiyorum ama tek albümle neredeyse Türkiye'nin Pink Floyd'u olduk. En azından "İzel-Çelik-Ercan niye ayrıldı?" diye sormadınız (gülüyor)...
Sizleri tek tek görenler de, isminiz yerine "A, İzel-Çelik-Ercan" diyorlarmış, doğru mu?
Beni bırakın Ufuk'a (Yıldırım) bile diyorlar, ki o daha fena. Çünkü o, hiçbiri olmadı. En kötü durumda olan Ufuk!