Murat Dalkılıç yeni albümü 'Külah' ile yaza sıkı bir giriş yapıyor. Gündüzleri oyunculuk eğitimi alan yakışıklı şarkıcı, bir dakika bile boş duramıyor. Senaryosunu yazdığı bir filme yönetmen olarak imza atmak ise en büyük hayali... Geçen yıla hit parçalarıyla damgasını vuran şarkıcı, gündüzleri Beykent Üniversitesi'nde oyunculuk eğitimi alıyor. İşte Dalkılıç'ın Cosmo'ya anlattıkları...
MURAT DALKILIÇ FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...
Yeni albüm çıktı. Neler hissediyorsunuz?
Çok heyecanlıyım. Bundan beş-altı yıl önce henüz tanınmıyordum ve kulüplerde şarkı söylerken, bu albüm için kenara koyduğum şarkılar vardı. Çok ince eleyip sık dokuyarak hazırladık bu albümü. Ekip olarak günlerce stüdyoda sabahladığımız zamanlar oldu. Oturup üzerine çalıştığımız aranjelerin sayısını hatırlayamıyorum. Ama sonuç olarak çok içime sinen bir iş oldu, inşallah herkes çok beğenir.
BU FELSEFE İNSANI GELİŞTİRİYOR
Albüm kartonetinde Kendo kostümleriyle çekilmiş fotoğraflarınız var. Bu fikir kimden çıktı ve nasıl oluştu?
Uzakdoğu sporlarına hep merakım vardı aslında. Prodüksiyon; fotoğrafçımız Mehmet Turgut, basın danışmanım Selim Akar ve ekibimin yarattığı bir fikirdi. Tesadüfen tanıştığımız bu felsefenin bize çok uyduğunu fark ederek üzerine gittik. Kendo, kendinden öncekilere saygı göstermeyi, kendinden sonra gelenleri de korumayı öğütleyen bir öğreti... Bu felsefeyi benimsediğinizde her zaman 'çırak' konumunda oluyorsunuz ve bu da sizi sürekli yeni bir şeyler öğrenmeye açık olmaya itiyor. Geliştiriyor.
Gece programlarını bıraktınız mı?
Bir süre ara verdik, şu sıralar üniversite ve bahar festivalleri de başladı. Bu yaz hiç boş durmayacağım, haftanın beş gününün dolu olduğu bir konser takvimim var.
Sahneye çıktığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Konserlerde eskisi kadar uç duygular yaşamıyorum aslında... Sahnede olmaya çok alıştım. Bu yıl, 10. senemi kutladık. Artık benim için sahnede olmak, yemek yemek kadar doğal ve zorunlu bir ihtiyaç haline geldi diyebilirim. Bir hafta bile sahneye çıkamazsam kendimi kötü hissederim.
Bir yandan da oyunculuk eğitiminiz devam ediyor, değil mi?
Evet, eğitim hayatımın çok büyük bir kısmını alıyor aslında... Müzik hayatım saat 19.00'dan 04.00'e kadar devam ediyor. 08.00'den 17.00'ye kadar da okuldayım. Şov dünyasındayım ve yalnızca iyi müzik yapmakla yetinmek istemiyorum. Bu dünyada yalnızca müziğinizle değil, duruşunuz ve davranışlarınızla da farklı olmalısınız. Bu yüzden oyunculuk eğitimimi önemsiyorum.
BİR SİNEMA FİLMİ YAZIYORUM
Yani bu eğitim daha çok müzisyen kimliğinizi pekiştirmek ve sahnedeki duruşunuzu güçlendirmek için...
Tabii ki... Ama onun dışında ileride kamera veya sahne arkasında olduğum işler de yapmak istiyorum. Çok yakın bir zamanda bir film çekeceğim ama o filmde oynamayacağım. Oyunculuk eğitimimi daha çok, oyuncunun modunu ve nasıl davranması gerektiğini kestirmek için kullanmak istiyorum. Yani yönetmenlik yapmak planlarım arasında... Bir projem var şu anda, aslında her şey hazır ama işlerimin bitmesini bekliyoruz. Projenin adı 'Fikriye'. Senaryosunu yazdım, yönetmenliğini ve prodüktörlüğünü de üstleneceğim...
Kamera arkasında olmak istiyorsunuz sanırım...
Evet, daha önce de dediğim gibi insanların kafasını karıştırmak istemiyorum. Her müzik aletini çalabilen virtüöz olamaz. Ancak bir işe yoğunlaşırsanız o işte zirveye tırmanabilirsiniz. Bu nedenle müzik kariyerim üzerine yoğunlaşmayı tercih ediyorum. Bu konuda da başarılı olacağıma inanıyorum açıkçası. Çünkü kendini geliştirmeye çabalayan ve eleştirilere her zaman açık olan bir insanım. Çok iyi ve büyük bir ekiple çalışıyorum. Ekibimdeki herkes yüreğini ortaya koyarak çalışıyor.
BEN ASLA ŞALTERLERİ KAPATAMAM
Duygusal mısınız?
Çok. En ufak şeyden etkilenip, tüyleri diken diken olan ve gözyaşlarına boğulabilen bir adamım ben. Bu yalnızca üzüntüden değil, mutluluktan da kaynaklanabilir. Zaten başka türlü sanatla ilgilenemezdim herhalde. Çünkü duygusal olmayan, kaygısız biri bu işi yapamaz bence... Öyle olanlar daha çok fizikçi veya matematikçi oluyorlar. Örneğin ben, asla doktor olamazdım. Bir insana en yakınını kaybettiğini sakin bir şekilde söyleyebilmem imkansız. İnsanlar nasıl bu denli soğukkanlı olup, şalterlerini kapatabiliyorlar akıl sır erdiremiyorum bazen...
Hayranlarınızla aranız nasıl?
Fan kulübüm, internet sitem oldukça aktif. Onlarla iletişim kurmaktan çok zevk alıyorum. Onlar sizi fotoğraflarda veya televizyonda görerek, kayıtsız şartsız seviyor; müziğinizle besleniyorlar. Bu nedenle onlara çok değer veriyorum ve elimden geldiğince ilgilenmeye çalışıyorum.
AŞKSIZ YAŞAYAN BİRİ BENCE SAMAN GİBİDİR
Modunuzu yükseltmek için ne yaparsınız?
Beyin jimnastiği yaptığım bazı anlar vardır. Onun dışında oldukça enerjik ve konuşkan olurum. Ama düşüncelerimin yoğunlaştığı sıralarda, içime kapanırım ve neredeyse hiç konuşmam. Etrafımda beni tanıyan yakın arkadaşlarım olduğu için bunu kimse tuhaf karşılamıyor.
Nelerden ilham alırsınız?
Çoğu sanatçı gibi ben de en çok aşktan ilham alırım. Bu, sadece müzikle değil hayatla ilgili bir durum... Aşksız yaşayan bir insan bana saman gibi geliyor. Çünkü aşk, hayatınızdaki her şeye yön veriyor. Hayata bakışınıza, duruşunuza, aklınıza gelebilecek her şeyinize etki ediyor...
BABAMLA BALIKÇI AÇIYORUZ
Şu an aşık mısınız?
Evet.
Mutlu musunuz?
Hem de çok!
Bu yoğun tempoda kız arkadaşınıza vakit ayırabiliyor musunuz?
O da çok yoğun çalışıyor. Birbirimize anlayış gösterebiliyoruz. İki sene oldu zaten, artık birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Güçlü bir sevgi var aramızda...
Yaz tatili için planlarınız neler?
Ailem İzmir'de. Bu yaz babamla Kuşadası'nda bir balık restoranı açıyoruz. Her boş zamanımda kendimi oraya atmayı planlıyorum.
İNTERNETTEN ÜRKÜYORUM
Akşamları ne yaparsınız?
Genelde gezmeyi tozmayı değil de PlayStation oynamayı çok seviyorum. Ama internet merakım yoktur, sadece gerektiği zamanlarda kullanırım. Bence herkes interneti yalnızca e-postaları için kullansaydı, insan ilişkileri şu ankinden çok daha iyi bir durumda olurdu.
Teknolojiye tepkili misiniz?
Evet, çünkü şimdiki çocuklara baktığımda zamanlarının çoğunu bilgisayar başında geçirmekten dolayı neredeyse obez olduklarını ve sırf bu nedenden sokakta oynamanın heyecanını, mutluluğunu yaşayamadıklarını görüyorum. Kendi küçüklüğüme baktığımda, sokakta bir gazoz kapağıyla bile oynamak için can attığımı hatırlıyorum.
facebook, twitter gibi paylaşım siteleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Benim bu tür sitelerde kişisel bir sayfam yok. Her şeyin bu denli açık ve uçsuz bucaksız olması beni biraz ürkütüyor.