KARADENİZ BANA BENZİYOR HIRÇIN VE RENKLİ
"Kızım Alize'yle Karadeniz turu yapmak istiyorum. Karadeniz bana çok benziyor. Biraz hırçın ama son derece renkli. Ben de çok fırtınalıyımdır. içimde; yakarım, yıkarım, geriye dönüp bakmam ama renkliyimdir, eğlenceliyimdir. Orası gibi bende de aniden bir yağmur bastırır, sis olur ve ardından güneş açar."
BEN EŞİM İÇİN YEMEK YAPMAYI ÖĞRENDİM
İlk ne zaman aşık oldunuz?
18 yaşında aşık oldum, görür görmez... Zor aşık olan bir kadındım.
Eşiniz Altan Gördüm'e nasıl aşık oldunuz?
Oyunculuk okurken, Altan bir reklam için sunucu arıyormuş. O vesileyle tanıştım kendisiyle ve üç ay içinde evlendik. Onun doğru adam olduğunu düşündüm. İyi bir baba ve eş olacaktı. Yakışıklılığı, oyunculuğu, bilgisi, görgüsü, zarifliği, hayattaki duruşu... Hepsi ağır bir şey oluşturuyor.
Aşkın tarifi nedir?
Nerede, kaç yaşında olursan ol, cesaret bence... Aşk için kul köle olmayı becerebilmek bir mutluluktur.
Kul köle oldunuz mu?
Kul kölelik oldu. 'Sadece beni mutlu et' düşüncesi tarzım değil. Evlendiğimde yemek yapmayı bilmiyordum, eşim de çok yemek seven biriydi. Onun için yemek yapmayı öğrendim. Aşkta hizmetkâr ruhlu olabilirim.
HAYATA UMUT DOLU BAKMAK BİR SEÇİMDİR
Yaşadığınız hastalık sürecinde neleri gözlemlediniz?
O kadar sevgisiz bir toplum oluşturmuşuz ki... Kanser çok zor bir hastalık, tedavi süreci de zor ve insanlar bencilleşmişler. Dünyanın kendi çevrelerinde döndüğünü düşünüyorlar, hâlbuki aynı rahatsızlığı yaşayan çocuklar var. Hastayım diye neden gülümsemeyeyim? Sevdiklerine acı çektiriyor kişi. Çok hasta değilsin, tedavi sürecine girince; öyle ya da böyle tedavi oluyorsun artık.
Güçlü olmanın, genlerinizle ilgili olduğunu düşünüyor musunuz?
Annemin hastalığında da, kendi hastalığımda da bunu anladım; şanslıyım, çok iyi genler geçirmişler bana. Hem duygusal, hem de fiziksel anlamda...
Nedir bu genler?
Daha çok direnebiliyorsunuz... Umut dolu bakmak bir seçim. Umut verici olaylar yaşamadım; annem ben bebekken bayat serum yüzünden komaya girmiş ve gözlerini kaybetmiş. "Hayat güzeldir" lafıyla büyütülmedik. Ama babaannem şikâyet etmemize asla izin vermedi. "Hep hazırla kendini, korkunun ecele faydası yok! Düştün mü; kalk, üzerindeki tozu silkele, yürü yoluna, korkunun üstüne git" dedi.
DOLU DOLU YAŞAYACAĞIM
En zor şeyi öğretmiş aslında; korkunun üzerine gitmek...
Hayat sana verilmiş; vazgeçmek ya da geçmemek elinde. Sevdiklerin var, yoluna devam edeceksin, vazgeçme lüksün yok!
Bundan sonrası için hayaliniz nedir?
Benim de hedeflerim var; tiyatro yapacağım bu sene. Artık kendimle daha çok ilgileneceğim, atlamışım bunu biraz. Başkalarının hayatını yaşıyorsunuz. Kızım büyüdü, her zaman onun yanındayım, annesinin kendi hayatını yaşamasını o da istiyor. Dolu dolu yaşayacağım.
'KIZ GİBİ ' OLMAK BENİ ÇOK RAHATSIZ EDERDİ
Oyunculuk hayatınıza nasıl girdi?
Aslında çocukluktan beri istediğim bir şeydi ama girişken değildim, çekingendim. Kız gibi davranamazdım, böyle davranmak beni rahatsız ederdi. Erkeklerle futbol maçı yapardım, tabii bu annesizliğin de verdiği bir duruştu. Sanki kız gibi durursam, canımı yakarlar gibi hissederdim. "Etek giy, yanına çanta al" deseler asla yapamazdım. 'Kızlıktan' hiç hoşlanmazdım. İşçi ailesiydik. O dönemde de evde televizyon yoktu. Fakat babam da, annem de çok sanatkâr ruhlu insanlardı ve haftada bir kere sinemaya giderdik. Babam önceden filmi izler ve seçilen film ne ise, hep birlikte seyrederdik. Haftalık banyo yapmak gibi bir şeydi bu! Sinema ile iç içe büyüdüm, eğer mahalleden aynı filme giden olmuşsa; onunla dekor yapıp sokakta aynısını canlandırırdık. En önemli rolü de ben oynardım. Oyunculuk duygumu tatmin ederdim ama başkalarına göstermek için değil, kendi kendimi tatmin etmek için. Üniversitede iktisat okudum ama oyunculuk yapmayı da çok istiyordum. Babama bunun eğitimini almak istediğimi söyledim, o da beni destekledi. Mahallenin iki üniversiteli ilk kızı bendim.