Kanser; son yıllarda gerek teşhis, gerekse tedavi olanaklarındaki gelişmelere rağmen, en çok ölüme sebep olan hastalıklar arasında ikinci sırada yer alıyor. Kanser üzerine geliştirilen tedavi stratejileri; sadece ölümü engellemek veya geciktirmek üzerine kurulmuyor. Hastalık sürecinde, hastanın konforunu bozan tüm sorunların giderilmesi de tedavinin hedefleri arasındadır. Onkoloji ünitelerinde kanser uzmanları tarafından uygulanan anti-kanser tedavisi; hastaların ve ailelerin psikososyal ve ruhsal ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktır. Kanserin her devresi ayrı bir plan ve gözlem gerektirir.
HER EVREDE ÖNEMLİ
Tedavide birinci amaç; hastada iyileşme sağlamak, iyileşme sağlanamayan hastalarda ise yaşam süresini uzatmak ve kaliteli bir hayat sağlamaktır. Özellikle meme, prostat, lenfoma ve kolon kanserlerinde hastaların yaşam sürelerinin uzatılabilmesi açısından her girişim önem taşır. Bu hastalarda zaman zaman fiziksel ve psikolojik ağrı problemleri ortaya çıkar. Palyatif bakım; fiziksel, psikososyal ve ruhsal sorunların erken tanı ve tedavisi yoluyla acının önlenmesi veya azaltılmasını hedefler. Kanserde palyatif bakım; ileri evrelerde uygulansa da bakımın eksik olduğu erken evrelerde de gerekli görülür. Kanserin her evresinde önem taşıyan palyatif bakım ile ağır hastaların son dönemlerinde huzurlu bir hayat yaşamaları hedeflenir. Gelişmiş ülkelerde, standart kanser tedavisinin bir parçası haline gelen bu bakım, hastanın ailesine de yardımcı olmayı amaçlar. Bu bakımın etkin biçimde uygulanabilmesi için, sigorta garantisi sağlanmalıdır. Bu güvence; yoğun bakım ünitesi, beslenme destek birimi ve psikiyatriyi kapsamalıdır.
1950'LERDEN BU YANA UYGULANIYOR
1950'li yıllarda ilaç tedavilerinde büyük ilerlemeler yaşanırken, hastaların psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarının önemi de anlaşılmaya başladı. Bu iki alanın birleşmesiyle, palyatif bakımda da başarılı sonuçlar alındı. Avrupa'da palyatif bakım çalışmalarının temeli, 1800'lü yılların ortasına kadar uzanmaktadır.
ÜMİT KESİLMİŞ VAKALARIN TEDAVİSİNDE YENİ UFUKLAR
İlerlemiş kanser hastalarının çoğunda iştahsızlık, aşırı kilo kaybı ve kronik yorgunluk görülür. Bu belirtilere sahip olan hastalarda; yaşam süresi kısalır ve tedavilerin yan etkileri de artar. Hastanın yaşam kalitesinin bozulması; aileleri de çok endişelendiren durumlardandır. İleri evre bakımında; her türlü tedavinin ardından ümit kesilmiş olan hastalarda, ailesinin izni alınarak bazı bitkisel tedaviler de denenebilir. Tıbbi yöntemlere ve kemoterapiye yanıt vermeyen hastalara uygulanan alternatif yöntemlerin, kanser tedavisinde yeni ufuklar açabileceğinin unutulmaması gerekir.
ŞİDDETLİ AĞRI GÜNLÜK YAŞAMI KÖTÜ ETKİLİYOR
Çalışmalar; aktif biçimde kanser tedavisi gören hastaların yüzde 30'unda, ilerlemiş kanserli hastaların yüzde 60-90'ında orta şiddetli veya ciddi ağrı sorunu olduğunu gösteriyor. Hastaların çoğunda tümör yoğunluğu ağrıya neden olurken, küçük bir bölümünde tedavi ve kanser dışı problemler ağrıya yol açar.
SIKÇA GÖRÜLEN BİR DURUM
Palyatif bakımda kemik ağrısıyla sıkça karşılaşılır. Tedavinin oldukça zor olduğu kemik ağrısı, tek başına altı ay içinde ölüm sebebi olabilir. Özellikle hareketle oluşan ağrıda, hastaya morfin grubundan bir madde olan opioid'den yüksek dozda verilmesi gerekebilir. Meme, prostat ve akciğer kanserinde kemik ağrısı sıkça görülür. Ağrı tedavisinde opioid'ler çok önemli bir tedavi basamağıdır. Ağrı yoğunluğuna göre alternatif tedaviler de denenebilir.