SON yıllarda yaptığım gibi bu 23 Nisan'da da koşa koşa Oyuncak Müzesi'ne gittim.
Çünkü en mutlu, en meraklı çocukları bir arada göreceğiniz ender mekanlardan biri. Anne babalarıyla birlikte Ankara'dan, Kayseri'den, Malatya'dan sırf müzeyi görmek için gelenler vardı. Şarkılar söylediler, tiyatro ve bale gösterileri izlediler.
Üstelik sadece eğlenmekle de kalmadılar.
Ebeveynleri ile beraber ceplerine onlarca bilgi doldurup öyle döndüler.
Ev sahibi Sunay Akın her zaman yaptığı gibi yine elimden tutup bana 'son cicilerini' gösterdi. Büyülendim...
Gözüm bir ara Osmanlı dönemi oyuncaklarına takıldı. Bir de baktım tam ortalarında Kanuni ile Hürrem'in bebekleri duruyor. "Bunlar da yeni mi?" diye sordum; Sunay güldü. "Hayır değil ama diziden sonra en fazla fotoğrafı çekilen oyuncaklar oldular!"
Sunay'a çaktırmadım ama ben oraya asıl aya giden Türk bayrağını görmeye gitmiştim. (Daha önce sözünü ettiğim Titanic oyuncağı henüz ABD'den gelmemiş.) 1971 yılında Apollo 15 ile aya götürülen bayraklar arasında ayyıldızlı bayrağımız da vardı. Ve bir dostu, bu eşsiz bayrağı Sunay Akın için müzayededen satın alıp müzeye bağışlamıştı.
Baktım, baktım ve şair Sunay'ı bile kıskandıran şu cümle döküldü ağzımdan: "Demek en yükseğe çekilen Türk bayrağı bu..." Öyle ya, 400 bin kilometre uzunluğundaki gönderi bir daha nerede bulacaksınız?