Ülke gergin, karamsar ve asık suratlı. İp üstünde yürüyen cambazlar gibiyiz. Hep denge, hep hesap. Oysa arada bir insanın kendini bırakıvermesi gerekiyor; gevşemesi, gülmesi...
Ama siyasetle-eğlence birarada anılabilecek sözcükler değil.
Ayıp sanki.
Geçen hafta Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan'ın da katıldığı 'Türkiye'de Baba Olmak' konferansında bir Cem Yılmaz faktörü, ortamın havasını nasıl da değiştirdi.
Bakanlar Fatma Şahin ve Egemen Bağış kahkahalarla güldüler. Emine Hanım da...
Cem Yılmaz, güldürürken en güzel mesajı verdi. Bebeğin altını çok sık değiştirdiği için eşinden azar işittiğini söyledi.
Al sana, mesajsa mesaj!
Sonuçta konferans amacına ulaştı.
Emin olun; Cem Yılmaz ve Emine Erdoğan o panele katılmasaydı, son derece ciddi ve sıkıcı bir toplantı olmaktan öte geçemezdi.
Demek ki, gülmeye ve gevşemeye gerçekten ihtiyacımız var.

İYİ BABA YETİŞTİRMEK...
Bu arada 'baba olma' meselesine dönersek; Emine Erdoğan 'iyi babalar yetiştirmek'ten söz etmiş ama asıl önemlisi, toplumdaki ataerkil davranışları eleştirmiş.
Emine Erdoğan milyonlarca kadının rol modeli, bu nedenle söyledikleri önemli:
"Erkekler yemek yapmazlar çünkü erkek çocuklar babalarını yemek yaparken görmezler. Erkekler, çocuğa bakmazlar çünkü erkek çocuklar, babalarını çocuk bakarken görmemişlerdir. Erkekler ağlamazlar çünkü erkek çocuklar, babalarını ağlarken hiç görmezler. Karşı karşıya kaldığımız sorunların kökenini işte bu zihniyette aramalıyız. Şiddetin, ayrımcılığın, horlamanın ve aşağılamanın kökenini evdeki atmosferde ve iklimde, o atmosfer ve iklimi oluşturan gelenekte aramalıyız."
Ne dersiniz, erkekleri değiştirmeye gücümüz yeter mi?

Evet, evdeki güç kadınlarda olduğuna göre, yarının babalarını daha çocukken eğitmeye başlayabilirler.