Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Çocukların ekran bağımlılığı düşündüğümüzden daha zararlı

Çocukların televizyon önünde uzun saatler geçirmesinin sakıncaları çok yazılıp, çizildi. Ancak aşağıdaki haberi okuyunca, bu konuyu tekrar anne/babaların gündemine getirmeyi istedim...
Amerikan Pediyatrik Akademisi, televizyonun üç yaşından küçük çocuklar için hiçbir eğitici fayda sağlamadığını açıklamış.
Bu yaşlardaki çocuk için televizyon; (program ne kadar eğitici olursa olsun) gürültüden başka birşey değilmiş.
Sonra, ekran önünde saatler geçiren çocuklar hareketsiz yaşantıya alışıyorlar. Bu da çocuklarda obezite ve yüksek tansiyona sebep olabiliyormuş.
Susam Sokağı, Blue's Clues, Barney, Winnie the Pooh tarzı daha eğitici programların çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi daha az. Çünkü bu tip programların ortak bir noktası var; hepsi diğerlerine göre daha yavaş!
Yani, çocuğun kolaylıkla takip edebilmesi için konuşmaları ve akışı yavaşlatıyorlar, sahneleri uzatıyorlar. Ani kamera hareketlerinden uzak duruyorlar. Bu sayede çocuğun beyni, ekrandaki her hareketi takip edebilmek için aşırı uyarılmamış oluyor.
Çizgi filmlerde ise durum farklı… Sürekli değişen renkler ve hareketlerle, küçük çocukların beyinleri aşırı uyarılıyor. Hatta üç yaş öncesinde bu tip programları bolca seyreden çocuklar, ilkokul çağında dikkat eksikliği yaşıyormuş.

EKRANLA SUSTURUYORUZ
Çocukların sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimleri; televizyondan çok, gerçek insanlarla interaktif oldukları zaman sağlanıyor.
Ancak kendi hayatımızdaki önemli/ önemsiz, gerekli/gereksiz koşturmalarımız yüzünden çocuklarla o interaktif ilişkiyi gönül rahatlığı ile yaşayamıyoruz.
Evdeki bilimum ekranlar da, en büyük kurtarıcımız oluyor...
Ağlayan çocuğu susturmak, yemek yemeyen çocuğun ağzına kaşığı tıkmak, uyumayan çocuğu uyuşturmak için televizyon, bilgisayar, telefon ekranları birebir!
Hayatımızı ekranlar istila etti.
Belki de çocuklarımızı kendi yaşam tarzımızla dikkatsizlik ve hiperaktiviteye biz alıştırıyoruz!
Sonu olmayan istemelere de tabii!
Geçen gün bir arkadaşım, 12 yaşındaki kızının, ona "Eğer bana iPad almamış olsaydın, ortalığı ayağa kaldırırdım" dediğini söyledi. Okulda iPad, iPhone'u olmayan, kendi halindeki çocuklara 'ezik' diyorlarmış meğer!

BEYİNLERİ HUZURSUZ!
Düşünüyorum da, etrafımda hayat standartını korumak için kendini heba ettikçe 'aslında istediğim gerçekten bu mu?' diye soran ne kadar çok insan var...
Hepimiz yavaşlamak, bazı şeylerden vazgeçebilmek istiyoruz ama yapamıyoruz.
Aşırı uyarılmaya alışmış, huzursuz ve kompulsif beynimiz buna izin vermiyor bir türlü.
Çocukların ekran önünde saatler geçirdiklerinin farkında bile değiliz.
Bizler de, uyanık saatlerimizin yarısından çoğunu bir ekrana bakarak geçiriyoruz. Twitter'dan, mesajlardan, e-maillerden biraz uzak kalsak, hemen o 'doz' ihtiyacımız artıyor.
O yüzden çocukların ekran bağımlılığına, sosyal paylaşım sitelerinde sabaha kadar vakit geçirmelerine hiç şaşırmayalım. Oyalanıyor gibi görünseler de beyinleri daha da huzursuzlaşıyor.
Dikkatlerini toparlayamıyorlar, toleranslarını çabuk kaybediyorlar.
Bütün sosyal bilimciler, aşırı uyarılmanın (over-stimulation) çocuklarda yaratıcılığı yok ettiği üzerinde hemfikirler.
O ekranlar, evcilik oyununun, ağaca tırmanmanın, mahalledeki diğer çocuklarla top oynamanın, hepsinden önemlisi okumanın yerini aldı. Ama Wii'yi kapatıp kitap okumasını söylemek, kitap okumanın zevki ile ilgili hiçbir pozitif sinyal vermiyor çocuğa. Bu soruna cevap bulmak bir çocuk için zor olabilir ama bütün gün Blackberry veya iPhone'unu elinden bırakamayan bir ebeveyn için cevabı bulmak bence daha zor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA