Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Hayatınızı değiştirecek kavga

Yapılan bir araştırma kapsamında, bin 100 kişiye "Eşiniz ile aynı evde yaşarken sizi en çok çıldırtan şey nedir?" sorusu yöneltilmiş.
Denekler, bu soruyu aşağıdaki gibi cevaplamış:
Aynı yatakta yatmak (Yüzde 7)
Aynı banyoyu paylaşmak (Yüzde 13)
Ev işleri (Yüzde 16) Ama en büyük şikayet nedeni; yüzde 36 ile televizyon kumandası olmuş. Denekler aynı evde en çok; televizyon kumandasının kimin elinde olduğu yüzünden kavga ettiklerini söylemiş.
Birlikte yaşadığımız kişilerin, arada bir bizi çıldırttığı; hepimizin şikayet ettiği bir gerçek!
Ancak genellikle birlikte yaşamanın en romantik olmayan yönleri; bize, kendimizle, beraber olduğumuz kişiyle ve de sevginin doğasıyla ilgili pek çok şey öğretir.

TOLERANSINIZ AZALIYOR
Zaten kiminle birlikte yaşarsanız yaşayın; bir süre sonra alışkanlıkları, sinirinize dokunmaya başlar.
Yoga dersime gelen bir kadın öğrencim, dersten gayet rahatlamış bir şekilde çıktıktan sonra "Kendimi o kadar iyi hisediyorum ki, şimdi eve gidip kocama iyi davranacağım; bu senin kabahatin" demişti.
Şaka bir yana yıllar içinde hayatımızda; sabrımızı, dayanıklılığımızı ve iç dünyamızı sürekli test eden baskılar arttıkça, toleransımız gittikçe azalıyor.
Bu yüzden de incir çekirdeğini doldurmayan sebepler yüzünden, sürekli didişerek yaşıyoruz. Yine de kimse kimseyi değerlerinden ve alışkanlıklarından vazgeçiremiyor.
Şimdi size hayatınızı değiştirebilecek bir kavga senaryosu yazacağım.
Diyelim ki eşinizle sıkı bir tartışmaya girdiniz ve varsayalım savunduğunuz konuda da haklısınız. Sizin doğru, karşınızdakinin yanlış olduğunu kabul ettirmek için ne kadar enerji harcadığınızı farkedin.

ONUN GÖZÜNDEN GÖRÜN
Tartışma esnasında bağırıp çağırırken kendi agresif tavrınızı da fark edin.
Kendi görüş şeklinize bağımlılık derecenizi de izleyin.
Tartışma anında bu satırları hatırlayıp bir kez farklı bir şey deneyin ve gösterdiğiniz o ağır reaksiyonu ve haklı olduğunuzu ispat etme ihtiyacını bir yana bırakın ve bir ara verin.
Sadece ne olduğunu görmek için...
Ama "Aman seninle uğraşamayacağım" gibi karşınızdakini aşağı gören ve hâlâ karşı koyduğunuz, üstünlüğünüzü göstermeye çalıştığınız bir kavga arası değil...
Kendinizi tamamen bırakabildiğiniz, kendi doğrunuzu ispat etmeye çalışmanın anlamsızlığını, onun farklı gözlerle gördüğünü ve kendi fikrinizi kendi gözünüzden gösteremeyeceğinizi kabullendiğiniz bir ara...
Netlik, hafiflik ve kendinizi güvende hissettiğiniz bir an...
O sinir harbinin içinde bile...
İşte o anda yatağa uzanın ve haklı olduğunuzu kabul ettirebilmek için harcadığınız olağanüstü enerjiyi, endişeyi ve bedeninize yüklediğiniz stresi farkedin.
O zaman savunduğunuz konu belki önemini yitirir ya da eskisi kadar sizi tehdit etmez.

BOŞUNA STRES YAŞIYORUZ
Burada tüm kontrol mekanizmanızı bir anda kesmekten bahsetmiyorum. Ancak kontrolü kaybetme endişemizin öyle hayati önem taşıyan konulardan olmadığını farkedin.
Stresimizin çoğu, genelde küçük ve önemsiz olaylara gösterdiğimiz tepkilerden kaynaklanıyor.
Tabii bu hiçbir şeye sinirlenmeyeceksiniz ve tepki göstermeyeceksiniz demek değil. Bu, belirsiz ve kontrolümüz dışında gelişen dünyada, herşeye rağmen bir şekilde sakin, huzurlu ve güvende hissedebileceğimiz anları yaratabilmenin asıl özgürlük olduğunu o zaman farkedeceksiniz.
Başaramayacağınız çok zaman olacak ama olsun; nasılsa elimize bu alışkanlığı oturtmak için her gün çok fırsat geçiyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA