Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Özgüven...

Bir kadın olarak belki de en aradığımız, en ihtiyacımız olan şey...
Sahip olmak için ne kadar uğraşsak da, her elimizi uzattığımızda sanki biraz daha öteye kaçıyor.
Tıpkı mutluluk gibi...
GÜNAYDIN yazarımız Mert Vidinli, geçenlerde 'kendi işinin başında olan, erkek hegemonyasındaki iş dünyasında söz sahibi olmuş kadınların, eşlerinin kredi kartı ile paralar saçan kadınları çekemediklerini' yazmış.
"Biz kendi ayaklarımızın üstünde duruyoruz, eve ekmek götürüyoruz. Bir de şu kadınlara bak; 'Koca çalışsın, biz yiyelim' diyorlar. Bu ek kart kadınlarının Hermes, Louboutin yarışlarına dahil olmak çekilecek dert değil" diyorlarmış şehirli kadınlar...
Aman Allah'ım, başka dert kalmadı herhalde bu dünyada...
Bir kere kendilerini bu kadar eğitmiş, geliştirmiş kadınların nasıl bu kadar sığ düşünebildiklerini aklım almıyor.
Her şeyden önce 'koca parası yiyor' diye küçük gördükleri, kendilerinden 'farklı zihniyetli' kadınlarla kendilerini neden karşılaştırıyorlar? Sonra, daha fazla Louboutin'e sahip olunca kendilerini 'daha yeterli' hissedecekler mi?

MUTLULAR MI?
Acaba 'koca parası yiyor' diye çekemedikleri kadınlar gerçekten göründükleri kadar özgür mü?
İçleri rahat mı?
Mutlular mı?
Hayatta her seçimin bir 'getirisi' ve 'götürüsü' var. Bunu göremiyorlar mı?
Kendi içlerinde mutsuz olanlar, koşulları ne olursa olsun kendilerini başkaları ile karşılaştırırlar ve daha da mutsuz olurlar.
Ama şu gerçek de var; biz kadınlar, erkeklere oranla daha negatif düşünüyoruz, beynimiz genelde 'ya olmazsa'ya programlı. Hatalarımız, eksiklerimiz hakkında daha çok kendimizi yiyoruz.
Sinirbilimcilere göre; bunun nedenlerinden biri, kadın beyninin bağdokusu, erkek beyninden daha farklı, daha aktif çalışan bir beynimiz var.
Analiz etmeden, karşılaştırma yapmadan, yargılamadan, etiketlemeden duramıyoruz.

DNA'MIZDA VAR
Geçmişi düşündüğümüzde pişmanlık ve suçluluk, geleceği düşündüğümüzde endişelerle doluyuz... Yani kendini kötü hissetmek çoğu kadının DNA'sında var. Ama Allah'tan sadece biyolojimizle sınırlı değiliz.
'Kendinizi yeterli hissedebilmek' konusunda umudunuzu sakın kaybetmeyin.
Nasıl olmanız gerektiğinin, kendinizi sorgulamaların, pişmanlıkların karmaşasından bir yolunu bulup çıkın. Dışarıda gördüğünüz hayatı taklit etmeyi bırakıp kendi ruhunuzun derinliklerinden gelen arzuları beslemeyi öğrenin. Enerjinizi ve zamanınızı dış dünyada bir yer edinmeye çalışmak kadar, kendi iç dünyanızı geliştirmeye de ayırın.
Sonuçta özgüven; kendini pozitif düşünmeye zorlayarak, taklit ederek ya da daha pahalı marka giyerek elde edilen bir değer değil! Bir seçim...Günlük ve ısrarlı bir pratiğin sonucu kazanılan zor bir yetenek...
Ve şu gerçeği de unutmayalım; bir kadın olarak diğer kadınlara güven duymaya, destek ve anlayışa ihtiyacımız var. Başka bir kadın tarafından eleştirilmek aslında hepimizi çok kırıyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA