Bir yazın daha sonuna geldik diyebiliriz. Tamam, Eylül de yazdan sayılır; Eylül, Ege'nin en güzel zamanıdır, dinlenmek için idealdir ama bir Haziran, bir Temmuz, bir Ağustos değildir. Bir Alex hiç değil yani!
Yazın coşkusu yerini hüzne, yalnızlığa bırakır. Uçuşan elbiselerin yerini ince ceketler, tutkunun yerini aklı başındalık, sürprizlerin yerini garanticilik alır Eylül ayında.
Neyse, sonuçta bu bir Haşmet Babaoğlu yazısı değil; o yüzden romantiklikten çıkıp hemen konuyu bağlayayım.
Yaz bitti bitiyor dostlar. Bu son günlerin tadını çıkartmak gerek. İlle de tatile giderek değil; yazı hissederek, yazın hakkını vererek de yapabiliriz bunu. Akşamları yürüyüşe çıkmak, sık sık sahillere inmek, rengarenk giyinmek, yaz mezelerini ve sebzelerini tatmak, şarkılar söylemek, dans etmek, açık hava konserlerine gitmek, dondurma yemek, gün doğumunu yakalamak, arkadaşlarla gün batımını kutlamak... Bunlar hep yaz kafası.
Tutmayın kendinizi, sonra çok özleyecek ve 'Ah keşke yaz gelse' diyeceksiniz. Bekleyeceksiniz, bekleyeceksiniz...