Sadece şu soruya yanıt verin: Bugün 13-14 yaşlarında bir çocuk bundan 20 sene sonra "Ya bizim dönemimizde 'Aşk-ı Memnu', 'Binbir Gece', 'Yaprak Dökümü' gibi ne güzel diziler vardı" diyebilecek mi? Halbuki bizim kuşak gözü kapalı, gururla; 'Perihan Abla'dan, 'Bizimkiler'den, 'Süper Baba'dan bahsedebiliyor. Bugün Türkiye'de reyting kazanmak için en ucuz yola başvuruluyor: Seks, şiddet, aldatma... Bir de şu var; en berbat arabesk filminden bile daha acıklı şimdiki diziler. Dizilerin sosyal hayatları, toplumsal değerleri radikal şekilde etkiledikleri bilimsel olarak açıklandı. Toplumsal yapıdaki bozukluğun, şiddet ve tecavüz olaylarında artışın başlıca sorumlusu reyting için bel altından çalışan dizilerdir. "Taktığın şeye bak! Her filmde tecavüz, şiddet var" demeyin... Tecavüz dramının ele alındığı sanatsal bir Fransız filminden ya da bir CNBC-e dizisinden bahsetmiyorum. 'Fatmagül'ün Şuçu Ne' dizisini prime-time'da Ayşe Teyze, Fatma Nine, Ömer Amca, afacan Ali izleyecek... Hem de ailece yemek sonrası çayların yudumlandığı prime-time'da... Masumu oynamak için "Biz aşk dizisi çekiyoruz, kadının erkek egemen toplumda ezilmesini ekrana taşıyoruz" falan diyecekler. Sonra da 'Aşk-ı Memnu' örneğinde olduğu gibi iki yıl boyunca sadece tecavüz ve şiddet temaları işlenecek. Evet, artık seks, şiddet, sansasyon, aldatma ve gizli kamera görüntülerinin başrolünü oynadığı bir ülkede yaşıyoruz. Halk bunu istiyor. İzlemek istemeyen zap yapar! Peki ya gerçek hayatta nasıl zap yapacağız! Trafikte en küçük bir yol verme kavgasında silahların konuşmasını, onlarca erkeğin küçük çocuklara tecavüz etmesini nasıl zaplayacağız! Üç maymunu oynamayın... Türkiye'de aile kurumunun çökmesi, şiddet ve tecavüz olaylarındaki artışın bir sorumlusu da yerli dizilerdir. Bir de halk ne verirsen onu izler! Yeter ki, bizim yapımcılar işin kolayına kaçmayıp, yaratıcı olsunlar!