Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

'NymphomanIac 2' izlenimleri...

Lars Von Trier, iki yıl önce TimeOut London dergisine verdiği röportajda henüz çekmediği 'Nymphomaniac'tan şöyle bahsediyordu: "Aşırı uzun, aşırı sıkıcı ve aşırı felsefik bir film olacak."
Şimdi bunu söyleyen bir adamın filmi eleştirilir mi? Hele bu adam; Nudist Yahudi bir ailenin çocuğu olarak büyüyen, hep uçlarda yaşayan, hem kendisiyle, hem de seyirciyle dalgasını geçen, 'sinemanın dahi kötü çocuğu' olarak kabul edilen biriyse. Bence bir Lars Von Trier filmi izlemek; yaratıcısını anlamaya çalışmaktan ibarettir, yazmak ise ne anladığından bahsetmektir!

SANSÜR YOK!
Kaba bir tabir olacak ama bu adam; tarihi, felsefeyi, edebiyatı yiyip bitirmiş. Sinemada da Batı medeniyetiyle, tabularla, ahlaki değer yargılarıyla kafa buluyor.
Trier'nin sözleri ve filmleri hep tartışıldı, tartışılıyor; zaten amacı da bu.
Boşuna "Provokasyonun amacı, insanları düşünmeye sevketmektir. Eğer insanları provoke ederseniz, onlara kendi düşüncelerini açıklama olanağı verirsiniz" demiyor Trier.
Cannes'da Hitler'le empati kurmaya çalışmasından sonra 'Tamam, şimdi bitti, ipini çekerler' deniliyordu, ama Yahudi lobisi bile Trier'yi yıkamadı!
Gelelim 'Nymphomaniac 2'den ne anladığıma…
(NOT: İlk filmi izleyemedim.)
Öncelikle 'Türkiye'de film sansürlendi mi?' sorusunu yanıtlayalım: Hayır, sansürlenmedi; basın gösteriminde yurt dışında gösterilen kopyaların aynısı gösterildi. Onlarca meme, penis, vajina, popo arasında birkaç sahnede sadece erekte olmuş penislere 'buzlama' vardı!
Aslında fragmanlarda olay yaratan sevişme sahnelerinde şehvet ya da erotizm de yok.
Sevişme sahneleri gerçek olmasına rağmen erotizmin olmaması da ayrı bir başarısı öyküsü aslında.
Tüm sevişme sahneleri nemfomani hastası (hiç bitmeyen sevişme arzusuna sahip olma) 'Joe'nun psikolojisini anlamaya hizmet ediyor.
'Seligman' adında bir din adamı, feci şekilde dayak yemiş 'Joe'yu yolda buluyor, onu evine götürüyor ve kahramanımız başlıyor hayat hikayesini anlatmaya. 'Seligman'; hayatı kitap okumaktan ibaret olan entelektüel bir adam ve 'Joe'nun anlattıklarına matematikten dine, felsefeden müziğe birçok alanda yorumda bulunuyor.
Filmin en değerli bölümleri de bu sahneler.
Trier; Batı medeniyetiyle ve tabularla oyun hamuru gibi oynuyor. Pedofili hastalığı, Doğu ve Batı kiliseleri arasındaki fark, demokrasi, ırkçılık kavramı gibi birçok konuya ezber bozan yaklaşımlar getiriyor.
'Joe'nun grup terapisinde isyan bayrağını çekişi, filmin en önemli sahnelerinden biriydi. Kapitalist sistemin cinselliğe yaklaşımı ve farklılıkları törpülemeye çalışması da filmin önemli bir tartışma konusuydu.
Filmin finali de, son dakikada atılmış sürpriz bir gol tadında. Büyük bir erdem sahibi, aseksüel 'Seligman'ın Yahudi olması, bu golün Cannes'ın rövanşı olup olmadığını düşündürüyor doğrusu.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA