Katil ebe
Tanzimat öncesinde padişahlar çıkardıkları fermanlarla çocuk düşürmeyi yasaklarken, Tanzimat'tan sonra mesele ceza hukukuna suç olarak girmiştir. Iskat-ı cenine yol açan ilaçların satışı da yasaktı. Çocuk düşürten ebeler "katil ebe" diye zikredilmiştir. Emirlerin hilafına çocuk düşürmeye yardımcı olanlara ise sürgün cezası verilirdi.
Eğer çocuk düşürten yabancı ise imparatorluk sınırları dışına çıkarılırdı.
İkinci Mahmud döneminde çocuk düşürmenin önüne geçmek için ciddi tedbirler alındı. 1838'de imparatorluğun dört bir tarafındaki kadılara fermanlar gönderilerek meselenin üzerinde ciddiyetle durmaları istendi. Kadılar da gelen fermanı halka duyurup, çocuk düşürmenin büyük günah olduğunu bulundukları bölgedeki insanlara anlatmışlardır.
Ceza hukukunda suç oldu
1858 tarihli ceza kanunnamesine ise çocuk düşürtme bir suç olarak girdi. Kanunnamede "Bir hamile hatunun gerek rızası olsun gerek olmasın ıskat-ı cenin ettirmek için ilaç içirip yahut esbab ve vesailini tarif edip de eseriyle çocuğu düşürülür ise buna sebep olan kimse 6 aydan 2 seneye kadar hapsolunur. Ve eğer buna sebep olan tabip ve cerrah ve eczacı ise muvakkaten (geçici) küreğe konulur" şeklindeki bir maddeyle çocuk düşürtmenin cezaları zikredilmişti. Bu yasakların yanı sıra çok çocuğu olanlar veya ikiz çocuk sahibi olanlar para verilerek teşvik edilirlerdi.
Çocuk düşürülmesine yardımcı olanlara para, hapis, sürgün ve küreğe konulma gibi cezalar verilmesine rağmen bu işi yapanlara da her zaman rastlanılmaktaydı. İkinci Abdülhamid döneminde 1904'te Rus asıllı Alman vatandaşı Zibold isimli bir kadının Beyoğlu'nda ıskat-ı cenine yardımcı olduğu anlaşılmıştı. Bu konudan bahseden belgede "Almanyalı madam Zibold'un ıskat-ı cenin gibi muâmelât-ı cinâîyesi mükerreren vâki ve sabit olup" denilerek çocuk düşürtmenin, yani kürtajın cinayet olarak ele alındığı görülmektedir.